Sağlıklı huzurlu,mutlu bir pazar günü geçirmeniz temenni ve duasıyla,
Efendim takriben bir-bir buçuk ay önceydi.Kendisini yazar diye tanıtan,lakin adını ilk kez duyduğum bir beyefendiden aldığım e-posta beni epey güldürmüştü.
Aslında beyefendi de bana gülmüş:) ve bu güldüğü konuyu bir yazısına konu etmiş.
Hatırladığım kadarıyla “tariflerinizde,aldığı kadar un,bir fiske tuz ifadeleri beni gülümsetti”diyor,
ve yazısında bizim memleketimize özgü kullanılan tabirleri sıralıyordu.
Bir fiske tuz,aldığı kadar un,bir çimdik,bir tutam maydanoz,bir taşım kaynatmak,bir silme kaşık,bir diş sarımsak,yeteri kadar su,kulak memesi yumuşaklığında hamur,kayısı kıvamında yumurta…
Liste oldukça argo tabirlerle beraber uzayıp gidiyor.
Kendisine bir yönüyle hak vermekle beraber,alışkanlıklarımızıda çoğunlukla savunuyorum.
Hak verdiğim yönü şu,el ayarı yaptığımız tariflerin karşı tarafa aktarımı,tarif etmesi oldukça zor oluyor.Hele hele mutfak konusunda hiçbir şey bilmeyen biriyse bu dahada zorlaşıyor.Ben de el ayarı göz kararı yemek yapmaya alışık olduğum için ilk zamanlar tarif vermekte zorlanıyordum.Ama zamanla doğru tarif vermek adına kullandığım malzemeleri ölçmeye başladım.Fakat yine bizim ölçülerimizle.Anadolu kültürüne aşina olanlar anlamakta güçlük çekmiyor lâkin, diğer ülkelerden takip edenler için çeviri programı bile yetersiz kalır eminim:)
Tamam bu konuda anlaştık ama birde işin diğer boyutu var.Güzel anadolumun maharetli kadınları,annelerimiz malzemeleri nasıl gramla,santimle ölçsündü.Eline ne geçtiyse,bismillah demiş katmış kazana.Evde ne malzeme varsa,Allah ne verdiyse.Bu güzel ve lezzetli yemekler,yöresel tarifler nasıl ortaya çıktı sanıyorsunuz? Bizim kültürümüzde ki lezzetler hangi ülkenin kültüründe var? Bizler o mübarek kadınların mirasını devraldık.Yeni yetme gençlikte bunu öğrenmek zorunda.Bir fiske tuzun iki parmağın arasında ne kadar kalırsa olduğunu,aldığı kadar unu ayarlamayı bilmek zorunda.Bilmeyenler yabancılaşıyor,mutfak tartılarına mahkum oluyor.
Bu iş bu memlekette böyle,beğenmeyen beğenmesin.Bizim farkımızda burada zaten.Allah’ın izniyle deneye yanıla öğrenir, nice lezzetleri üretiriz biz.Sonra da meşhur sözümüzü söyleriz:
“hamdım,piştim,yandım”
Herkesin farklı bir pişi tarifi vardır mutlaka.Benim hem mayalı hemde mayasız olarak yaptığım pişi tariflerim var.Mayasız olanı dar zamanlarda şip şak yapılabilecek bir tarif.Mayalı olanın mayalanmasını beklemek gerektiğinden hazırlama süresi uzuyor.Onun da tarifini ilerki zamanlarda veririm inşaallah.Kültürümüzde oldukça farklı isimlerle birbirine yakın lezzetler var.Afyon’un çi böreği,Mardin’in sembusek’i gibi mesela.Bu da bizim pişimiz:Yine kendi ölçülerimle tarifim şöyle:
MALZEMELER
1 su bardağı yoğurt
2 yumurta
1 çay bardağı su
1 silme çay kaşığı karbonat
1 yemek kaşığı sirke
50 gr.tereyağı (1 yemek kaşığı)
1 tatlı kaşığı tuz
Aldığı kadar un☺
İÇİ İÇİN
1 su bardağı beyaz peynir
yarım demet maydanoz☺
MAYASIZ PİŞİNİN YAPILIŞI
-
Kulak memesi yumuşaklığında☺ bir hamur hazırlayın.
-
Hamuru iki parçaya bölün
-
her parçayı üç yufka kalınlığında açın,karelere kesin
-
her karenin içine biraz içten koyup kapatın
-
kenarlarını çatal yardımıyla kapatın.
-
Kızgın yağda orta ateşte kızartın.
CAHİDE
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...