Bismillah:”.. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da Müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!” (Hac:78.ayet)
Müslümanım ve sadece iman nimetinin bile devamlı bir şükrü gerektirdiğini bilirim.
Müslümanım ve Rabbimin emirlerini sorgulamam. Sadece itaat ederim.
Rabbim namazı emrettiyse kılarım. Bilimsel faydalarını araştırmaya gerek duymam. Orucu emrettiyse tutarım ve bunu bir detox olarak gördüğüm için değil, Rabbim emrettiği için tutarım.
Zekâtı emrettiyse Rabbim, onu ben kazandım neden başkasına vereyim deyip edepsizlik etmem. Mutmain bir kalple, rızkımın varlığımın Rabbime ait olduğunu bilerek gözümü kırpmadan veririm.
Rabbim tesettürü emrediyorsa, “Rabbim beni benden daha iyi biliyor. Emri başım üstüne” der, kişisel tercihim gibi bir saçmalığı dilime dolamam.
Rabbim bana, ana babana, akrabana komşuna iyi davran diyorsa, “Ama”ların ardına sığınmam.
Rabbim bana Rasûlullah aleyhisselâm’a da itaat et diyorsa, başım gözüm üstüne derim.
MÜSLÜMANIM BEN!
Beni yaratan Rabbim eşcinselliği lanetliyor, azabı hakeden bir eylem olarak görüyorsa, ben de aynen öyle görür, Sahibimin hoşgörmediğini, hoşgörme hadsizliğine soyunmam!
Cinsel tercih safsatalarına saygı duymam! “Ancak müminler kardeştir” buyurduysa Rabbim, mümin olmayana iltifat etmem, kardeşim bilmem.
Yalnız Allah için sever, Yalnız Allah için nefret ederim.
Dilini, rengini, ülkesini sorgulamam. Müslümansa kardeşim bilirim.
MÜSLÜMANIM BEN!
Yaptıklarımın ve yapmayıp geride bıraktıklarımın bir hesabı olduğuna iman ederim. Emir ve yasaklarına uymadığımda çetin bir günün azabından korkarım.
İslam gibi bir davam, İslam gibi büyük bir sevdam var benim.
Benim özgürlüğüm, Rabbimin dur dediği yerde biter.
Free takılmaları, kişisel tercihleri, içinde Müslümana yer olmayan laik söylemleri bilmem.
Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.(Ahzab:36)
İşte budur benim akidem!
ANLASANA MÜSLÜMANIM BEN!!
Cahide Sultan
🌴🌴🌴🌴🌴🌴🌴🌴🌴🌴
Abdullah b. Ömer (r.a)’tan şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Rasûlullah (s.a.v): ‘Bir ağaç var ki, yaprağı düşmez. Bu ağaç, (tıpkı olgun bir) müslüman gibidir. Bunun hangi ağaç olduğunu bana bildirin’ dedi.
İnsanlar vadilerdeki ağaçları saydılar.
Abdullah b. Ömer (r.a) dedi ki: İçime, bunun hurma ağacı olduğu doğdu. Fakat (yaşça) küçük olduğum için bunu söylemeye) utandım.
Sahabiler: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bunun hangi ağaç olduğunu bize sen söyle’ dediler.
Rasûlullah (s.a.v):
– ‘Hurma ağacı’ dedi.
{Buhari, Müslim, Tirmizî, Ahmed b. Hanbel}
°°°
Hz.Peygamber’in burada ‘hurma’yı “Müslüman”a benzetmesi; hurmanın, hayrının çokluğu, meyvesinin güzelliği ve devamı itibariyledir. Çünkü hurma, yemişinin çıktığı günden kuruyuncaya kadar devamlı surette yenir. Kuruduktan sonra da ondan pek çok faydalı şey yapılır. Odunundan, yapraklarından ve dallarından da yararlanılır. Hatta çekirdeği hayvanlara yem olarak verilir. Kısacası, hurmanın her şeyi faydalıdır. Dolayısıyla mümin kimse de, ibadetleriyle, güzel ahlakıyla, namazıyla, orucuyla, dille ve kalple yaptığı zikriyle, sadakasıyla ve daha bir çok iyi özellikleriyle hurmaya benzemektedir…
🌴🌴🌴🌴🌴🌴🌴🌴🌴🌴
Allah razı olsun canım kardeşim. Sayfamızı hep böyle güzelleştir inşâAllah
Hakkı eğip bükmeden söylediğin için Allah razı olsun bacım. Özellikle “kişisel tercih” ve “hoşgörülü müslüman” kavramlarına dikkat çekmen çok yerinde.
Yalnız şu söz izaha muhtaç: ““Ancak müminler kardeştir” buyurduysa Rabbim, mümin olmayana iltifat etmem, kardeşim bilmem.”
İman kalbe ait bir sıfat ve sürekli tecdid gerektirir. Müslümanın ise fasık olananından ta müttaki ve salih olanına kadar ila ahir mertebeleri var. Ve insanın mükerrem sıfatından dolayı, yılan gibi zehirlemekten lezzet alanlar hariç, daim hakkı arar. Bazen batılı hak zanneder ona tutunur fakat tahkik etmeye devam edene Allah hidayet yollarını gösterir. Bazen de öyle bir müslüman olur ki, “yu’minune” (onlar imanlarını her an arttırırlar, yenilerler) emrine tabi olmadığı için zamanla imanı zayıflar, ehl-i dalaletin eline düşer. Hal böyle iken, bu müslümanla olan kardeşlik bağımız gittikçe zayıflayacağı gibi, birinci durumdaki gayr-i müslimle de, hakkı talebi nisbetinde, gittikçe artar. Zaten o da, itikadda değil fakat hilkatte bütün mevcudat gibi, kardeşimizdir. Şuurunun taalluk etmediği çok Esma-i İlahiyeye ayinedardır.
Bu nedenle, kimseye şirin görünmek zorunda değiliz fakat, velev lisan-ı haliyle de olsa hakkı talep edene, Rabbimizin yoluna hikmetle ve güzel bir söz ile çağırırız. Muhatabın anlayışı nisbetinde kelam eder, doğruyu söyleyeceğim diye incitme yoluna gitmeyiz. Siz zaten genelde buna dikkat ediyorsunuz. Bu nu da kardeşinizin küçük bir ikazı olarak kabul edin.
Bir de şu var: “Müslümanım ve Rabbimin emirlerini sorgulamam. Sadece itaat ederim.”
Bu güzel, fakat yeterli değil. Zira hikmet, kalbi mutmain kılar. Evveliyatta vesveselere karşı bir derece siper vazifesi görür. Ve devamında, bu asrın sebepler ve tabiat şirkiyle itikadı zedelenmiş olan kuluna, yakın bildiği hikmetlerden öte doğrudan doğruya zat-ı Vacib ül Vücuda bakan hikmetlere kapı açar. Yani aslında sorunun edeb sınırları dahilinde sorulanı makbuldür ve tam tersi haddi aşanın cevabı misliyle karşılık vermektir; ta ki insafa gelene kadar.
Sonuç olarak, yaşadıklarımız son nefesimize kadar, bir süreçtir, sonuç değil. Alemlerin Rabbi akıbeti hayır olanlardan eylesin hepimizi.
Amin
وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّ اَرِن۪ي كَيْفَ تُحْـيِ الْمَوْتٰىۜ قَالَ اَوَلَمْ تُؤْمِنْۜ قَالَ بَلٰى وَلٰكِنْ لِيَطْمَئِنَّ قَلْب۪يۜ قَالَ فَخُذْ اَرْبَعَةً مِنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ اِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلٰى كُلِّ جَبَلٍ مِنْهُنَّ جُزْءاً ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْت۪ينَكَ سَعْياًۜ وَاعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ۟
Hani, bir de İbrahim “Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” demişti. Allah “Yoksa inanmadın mı?” buyurdu. İbrahim “İnandım,” dedi. “Lâkin kalbim tatmin olsun istiyorum.” Allah buyurdu ki: “Dört tane kuş tut, onları kendine alıştır. Sonra her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da çağır onları; bak nasıl koşarak sana gelecekler. Ve bil ki, Allah’ın kudreti herşeye üstündür, her işinde sonsuz hikmetler vardır.
Bakara,260
Çok şükür müslümanım ben Rabbim doğru yolundan ayırmasın. Dini kendine göre değiştiren, yumuşatıp ılımlı müslüman olmaya çalıştıranlardan bizleri çocuklarımızı sevdiklerimizi uzak etsin.
Cahidem beni ne güzel yaralayıp ağlattın
Allah ebbediyen razı olsun
Bir kulun Yaratıcisının koyduğu kurallaŕı irdeleme,eleştirme,tartışma hakkı yoktur.Bu kurallar alemşumul kurallardir,değişmez.Kula sadece uymak düşer.Uyamayana,yapamayana da tevbe düşer.Gücü yetmediģini inkar yoluna gidemez.Nefsime yenik düştüm yapamıyorum deyip acziyetini belirtir.
.
=)
Tercihde neymiş Allah nasıl yaratmışsa doğrusu odur bazı insanlar iyice şaşırdılar Allah sonumuzu hayretsin.amin.
Zaten o seviyeye gelindiğinde “teslimiyet” iş bitmiştir.
Lakin o seviyeye gelmek için çok fırın ekmek yemek, yedirmek lazım. Çünkü şimdi tahkik değil, taklit var.
inkar etmemeyi iman zannetmek var.
O yüzden çok çalışmak, imanları güçlendirmek lazım. Taki o teslimiyete ulaşılsın.
selâmün aleykum, Allah razı olsun. Şu sahur vaktinde aklımı mümin şahsiyet tasviri ile çalıştırdınız. kısa, sade, net bir anlatımla sahip olmamız gereken hasletleri hatırlatmışsınız. tabi bir de şeytanın farkettirmeden bize yaklaşma noktalarını hatırlatmışsınız ki uyanık olalım, diri olalım.
Allah razı olsun.