Sadece ayetleri bile paylaşsak karşı çıkanlar, bilerek veya bilmeyerek küfre girenlere ne yazık! Beşer kanunları veya nefislerinin istekleri olunca, en basit trafik kurallarını bile amasız, fakatsız kabul eden, karşı çıkmayan insanlar, Yaratan ve Yaşatan Allah’ın kanunları söz konusu olunca yırtıcı bir canlı gibi saldırganlaşıyor, saçma sapan bahaneler üretiyorlar. Kur’an o kadar taze bir kitap ki; Ayetler her çağa, her zamana hitap ediyor. Allah yarattığı kullarını çok iyi tanıyor.
“O günahkârların, Rableri huzurunda başlarını öne eğecekleri, “Rabbimiz! Gördük duyduk, şimdi bizi (dünyaya) geri gönder de, iyi işler yapalım, artık kesin olarak inandık” diyecekleri zamanı bir görsen! (Secde:12)
Subhanallah! Dünyada Allah demeye bile imtina edenler, kibirlerinden dolayı ayetlere karşı kibirlenenler, ahiret günü boyun eğip “Rabbimiz!” diyecekler. Bizi yaratan, öldüren, huzura çıkaran Rabbimiz, tek kanun koyucu, şeriat sahibi Rabbimiz, cennetin, cehennemin sahibi olan, akıbetimiz elinde olan Rabbimiz! Pişmanlık içinde geri dönmek, salih ameller yapmak isteyecekler. Dünyada ayetlere karşı kafa tutanlar, benim bedenim, benim kararım diyenler, “şeriate hayır” diyenler, o dehşetli günde geri dönüp şeriate uygun yaşamayı arzulayacaklar.
Fakat Rabbimizin onlara verdiği cevap ne kadar ürpertici:
“Bugüne kavuşmayı unutmanızın cezasını şimdi tadın bakalım! Doğrusu biz de sizi unuttuk; yaptıklarınızdan ötürü ebedî azabı tadın! (Secde suresi: 12-14)
Allah’ın unutması elbette bizim unutmamız gibi olmayacak. Tıpkı boğazınız yırtılana kadar arkasından bağırdığınız kişinin , sizi duyduğu halde duymazdan gelmesi gibi kahredici bir durum olacak. Başka bir ayette şöyledir:
“İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: “Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım.” Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur.” (Fatır:37)
Allah kendisine çok rızık, mal, mülk verdiği halde, “Ben kazandım” diyerek zekat vermeyenler, “Araplara para yedirmem” bahanesiyle hac etmeyenler, bu zamanda tesettür mü olur deyip tesettürü gericilik, yobazlık, çıplaklığı çağdaşlık olarak görenler, can boğaza dayandığı zaman yaşayacakları pişmanlığı keşke bilselerdi…
Cahide Sultan
CAHİDE HN , HURRİYET GAZETESİNDEKİ BU YAZININ DA HEM SİZİN HEMDE DİĞER OKURLARINIZIN(ÜYELERİNİZİN) HOŞUNA GİDECEĞİNİ DÜŞÜNDÜM. BEN BEĞENEREK OKUDUM. UMARIM YAYINLARSINIZ HERKEZE YİNE İÇİNDE BİLGİ , UMUT VE GÜZEL DUYGULAR ANLATAN BİR YAZI :::
Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in baldızı Lauren Booth, bir sivil toplum kuruluşunun davetlisi olarak geldiği Konya’da, Türkiye ve bölge ile ilgili görüşlerini anlattı.
Booth, Müslümanlığı kabul etmesine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“2006 yılında bir İngiliz televizyon kanalında gazeteci olarak çalışıyordum. Filistin’e birkaç kez gittim. İlk olarak gittiğimde bölge hakkında bir şey bilmiyordum. Batı Şeria’ya gittiğimde kuralları bilmiyordum. Genellikle gazeteciler Batı Şeria’ya gider ve bir Filistinli yapılacak görüşmeleri ayarlar ve gazeteciler görüşmeleri tamamlayıp, oradan ayrılır.
Ben bunu bilmiyordum, sokaklarda dolaştım. Cenin’de, Nablus’ta, tüm Batı Şeria’da dolaştım. Batı Şeria’da ve Gazze’de dolaşırken, insanlar ihtiyaçları olduğu halde benimle yiyeceklerini paylaşmak istiyor, beni evlerine davet ediyordu. ‘Neden ihtiyacınız olduğu halde bana ikram ediyorsunuz’ dedim. ‘Dinimiz, kitabımız Kur’an bize böyle diyor’ dediklerinde şaşırdım. Bu kitap çok güzel bir kitap olmalı dedim.”
Müslümanları tanıdıkça ve İslam’ı öğrendikçe Müslüman olmaya karar verdiğini belirten Booth, “2010 yılında Müslüman oldum. 5 yıllık bir geçiş sürem oldu. Londra’da bir Somalili Müslüman taksi şoförü bana ilk olarak, İslam’ı anlattı. Peygamberi sevdim, O’nun adını duyunca ağladım” dedi.
İslam’ı ve Müslümanları sevdiğini vurgulayan Booth, “Bir Allah olduğunu biliyordum ve Hazreti Muhammed’in peygamber olduğuna inanıyordum. Son Peygamber olduğunu da inanıyordum ama alkolü ve sigarayı bırakamıyordum. Karakter olarak zayıftım ama şehadet (kelime-i şehadet) edince elhamdülillah her şey değişti.” diye konuştu.
Ardından namaza başladığını anlatan Booth, şunları söyledi:
“Namazda okunan ayetleri öğrenmem hiç zor olmadı. Mucize ne biliyor musunuz, ‘Allah birdir ve Hazreti Muhammed onun kulu ve resulüdür’ dedikten sonra her şey kolaylaşıyor. Allah’ın yardımı ertesinde geliyor. Her şey seni sarıyor. 6 ay içinde her şeyi öğrendim. Tabi bunlar temel olanlar ama hayat boyu öğrenme devam ediyor.”
“Kızım da Müslüman oldu”
Lauren Booth, ilk eşinden ayrıldıktan sonra 2013 yılında Ugandalı bir Müslüman ile evlendiğini belirterek, hayatındaki değişikliklere ilişkin, şöyle konuştu:
“Eşim, çocuklar için çalışma yapan bir kuruluşta görev yapıyor. Bu arada 13 yaşındaki kızım da 3 hafta önce Allah’a hamdolsun Müslüman oldu. Müslüman olması için onu hiç zorlamadım. ‘Annen Müslüman oldu diye, Müslüman olmak zorunda değilsin’ dedim ama çok dua ettim olması için. Elhamdülillah oldu.”
Filistin konusunda duyarlılığı ve ilgisi ile tanınan Lauren Booth, bölgede yaşanan durumu “felaket” diye nitelendirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gazze konusunda nereye geldik? Birleşmiş Milletler ve bölgede çalışan ajansların bildirdiğine göre, 4 yılda Gazze daha da yaşanmaz hale geldi. 48 ayda Gazze’de su içilemez halde, hiçbir yerde tarım yapılamaz durumda. Kirlenmemiş hiçbir şey ve yer yok. Bu, insan eliyle yapılan bir felaket. Felaketi İsrail devleti yaptı, BM de izledi. Bundan ABD de sorumludur.”
Allah razı olsun sizden cahide hanım.
Cennet hatunu olun inşallah
Rabbim yardımcımız olsun hem dünyada hem ahirette. Allah razı olsun canım kardeşim.
Şükürler olsun bizi İslam dini üzerine yaratan ve yaşatan Rabbim e. Şükredecek ne çok ni’metimiz var.
eminim bir kısmınız can çekişen birilerini görmüşsünüzdür ! ben gördüm! edep timsali , namazlarını orucunu 1 asıra yakın kaçırmayan biriydi.hayatın her tür acısını da tatmış biriydi. ama son günlerdeki ölüm çabası beni dehşete düşürdü! terlemesi falan filan ama guzel kavuştu rabbine! şahit olduğum bazı süreçler beni dehşete düşürdü! bir de imansızları düşündüm, acıdım onlara.annem söyledi, tam can vermeye yakın, ayak uçlarından yukarıya doğru çıkan morluk dan bahsetti, resmen gözümün önünde yürüdü dedi . bu can verme anı var ya, dünyanın bütün lezzetlerini unutturacak bir an!
…Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Şu halde içinizde böyle yapanlar netice olarak dünya hayatında perişanlıktan başka birşey kazanmazlar. Kıyamet günü de en şiddetli azaba uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.Bunlar ahireti, dünya hayatına satmış kimselerdir. Onun için bunlardan azap hafifletilmez ve kendilerine bir yerden yardım da gelmez. BAKARA 85-86
Allah bizleri o günde pişmanlık duyanlardan eylemesin. Çok teşekkürler Cahide hanım. Allah razı olsun.