“Abla ben de başımı örtmek istiyorum” dedi biri. “Çok güzel tesettür kıyafetleri ve eşarplar var.”
Haklı…
Tesettür kombinleri yeni trendlerle duyurulalı beri, tesettür hiç bu kadar cazip olmamıştı…
Genç kızlar, kadınlar, artık pek çok kişi baş örtüsünü cazip görüyor. Saçının ön kısmı dökülenler, saçları ağardığı için düzenli saç boyamaya zorlananlar, kulakları kalkık olanlar, kıyafetine daha al benili aksesuar arayanlar için, baş örtüsü etkili bir seçenek…
İmtihan gereği ibadetlerin nefse ağır gelen bir yanı vardır. Günde beş vakit düzenli namaz kılmak, yaz sıcağına denk gelen aylarda oruç tutmak, ev alırken kolaylık sağladığı halde faizli kredilerden uzak durmak, malının hatırı sayılır bir kısmını zekat olarak vermek, ufacık bile haram katkı şüphesi olan gıdaları tüketmemek…
Tesettür de tıpkı diğer ibadetler gibi, çokları için nefse ağır gelen bir ibadet. Dikkat çekmeyen renklerde büyük eşarpları omuzlarınızdan aşağı salıvermek, geniş ve vücut hatlarını belli etmeyen, ayak bileğine kadar uzanan bir dış kıyafet giymek, uzun saçların belli olmasın diye saçlarını kamufle etmeye çalışmak kolay iş değil elbette.
Yıllarca uzun ve geniş pardesüleri, çarşaflarıyla başörtüsü mücadelesi veren hanımların kızları, kendileri gibi giyinmiyor artık. O kadınların da pek çoğu eski halleri gibi değiller. Değişen/değiştirilen, yozlaşan tesettür anlayışı onlara da hakim olmuş ve bu değişim ve dönüşümü, normal algılar olmuşlar.
Kıyafet mağazalarında en dikkat çekici kıyafetler sözüm ona tesettür kıyafetleri. Eşarplar karşı konulamaz(!) renk ve desenlerde. Tesettüre girdiğini iddia ettiği halde, edep ve hayanın sularına giremeyen veya o suları çoktan terk eden kadınlarımız/kızlarımız var artık…
***********
Birkaç gündür özgürlük naraları atıyoruz! Yıllardır verdiğimiz başörtüsü mücadelesinin beşeri yasalarla serbest hale gelmesinin haklı(!) gururunu yaşıyoruz. Nur 31. in inzaliyle bize verilmiş İlahi hakkı, yeni elde etmiş gibi sevindirik oluyoruz.
Pervasız bir İslam öldürgeci takmışız boynumuza! Her gafil hareketle beraber bir değerimizi daha kaybediyoruz. İslamsız Müslümancılık oynuyoruz…
Bugüne kadar salt başörtüsü mücadelesi yerine, İslam mücadelesi verseydik şimdi farklı bir yerde olacağımız su götürmez bir gerçek…
“Kamusal alanda yer tutacağım”, “Ben de söz sahibi olacağım” gayretindeyken, olmamız gereken asıl yeri unuttuk. Herkes ılımlı İslamcı, herkes demokrasi savunucusu olunca, Allah’ın ayetleri de bir bir rafa kaldırıldı.
Erkeklerimizin halleri zaten içler acısı! Partiye kapağı atan eski mücahitlerin şimdilerde çok daha mühim(!) meşguliyetleri var. Kadınlarla tokalaşmak, tatilleri sahil kenarındaki lüx bir otelde geçirmek, kadınların olduğu denizin dalgalarına kendini bırakmak sıradan mevzular artık!
Bu nasıl bir düzen ki; Hiç bir taş kendisine yakışan yerde durmuyor!
Elleri havada: “Ya Rab İslam!” diye dua eden annelerden; “Demokratik haklarımızı istiyoruz” diyen kızların çağına ne vakit düştük!
Hangi ara, tefsir dersinden, hadis dersine koşan tebliğci abilerden; parti mitingleri için konser verecek şarkıcı ayarlayan ılık abilerin zamanına geldik?
Artık başımızda bizden birileri vardı. Nasıl olsa onlar hep doğruya imza atar, Müslümanların aleyhine iş yapmazlardı…
Daha açık bir ifadeyle saldık koyverdik! Mevcut bir problem için hükümet yasa çıkarırsa ne âlâ, yoksa mıh gibi çakılıp kalıyoruz yerimizde.
İslam’ı tam olarak hayatına hakim kılmak isteyen, İslam’a muhalif uygulamalara karşı çıkan Müslümanlara, diğer Müslümanlar:” Sen de çok abartıyorsun, çok katısın” diyebiliyorlar. Hatta “Hangi devirde yaşıyoruz? Biraz değiş artık!” diyen bile çıkıyor. Takvalı olma gayreti içindeki insanları, Müslümanlar bile yobaz diye yaftalayabiliyor.
“Güneşi bir elime, ayı bir elime verseniz yine de davamdan vazgeçmem!” diyen bir Peygamberin ümmeti değil miydik biz?
Veda hutbesinde Kuran’ı ve sünnetini bize emanet bırakmamış mıydı? Hani tek hedefimiz ahiret olacaktı. Hani şeytanın izlerini takip etmeyecektik?
Cennet’ten kovulması karşısında, alemlerin Rabbi yüce Allah’a “…and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım”(A’raf 7/16) dememiş miydi?
Biz Müslümanız! Kur’an bize emanet edildi. Allah’ın kanunları hayatımıza, yaşadığımız topluma, dünyaya hakim olmadan nasıl huzur bulabilir, mevcut düzeni nasıl yeterli görebiliriz?
Bizler hâlâ insanların putlaştırıldığı, kafirlerin inkılaplarının uygulandığı bir toplumda yaşıyoruz. Hâlâ sokaklarımızda fuhuşhaneler, faizhaneler (bankalar) var. Hâlâ çocuklarımız kız-erkek karışık eğitim alıyor. Kitaplar hâlâ kafirleri yüceltip, Müslümanları hor gösteriyor. Tesettürümüz güya Müslüman kapitalistlerin elinde rant kaynağına dönüştü.
Zalimin yüzüne hakkı haykıran Alimlerimiz yok bizim. Mış gibi yapıyor, mış gibi yaşıyoruz. La ilahe demeden illallah demeye kalkışıyoruz.
“Yavaş yavaş olacak” diyoruz. “Yavaş yavaş değişecek her şey”. Gayrısını bilmem de bizlerin yavaş yavaş, çaktırmadan değiştiği kesin. Müslümanca yaşamalardan, Müslümanmış gibi yaşamalara evrildiğimiz kesin. Zafer sarhoşluğuna kapılırken, kaybettiklerimizi fark etmeyecek kadar körleştiğimiz aşikâr…
Kimseye suç bulmayalım. Suçlu sadece biziz. Değişimi/Dönüşümü hep kendi irademizle kabul ettik. Her müşkülün hallini başımızdakilerden bekledik. Mücadeleyi, cihadı, Kitabımızı unuttuk. İyiliği emredip, kötülükten men etmeyi unuttuk.
Rabbimizin kafirler için değil, biz Müslümanlar için yaptığı şu ihtarı yeniden hatırlayalım ve üzerinde uzun uzun düşünelim:
İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir. (Hadid:16)
Cahide Sultan
Başbakan defalarca ılımlı İslam ifadesinin İslam’a aykırı olduğunu söyledi. Anında şeriatı ilan etmesini mi bekliyorsunuz? Daha tam manasıyla eşitlenememişken. Zaman lazım.
Demokrasi İslam’a aykırı bir kavram değildir bu arada. Yönetim biçimidir. Devlet anayasasının Kur’an olduğunu kabul edip, halkta demokrasi talep edebilir. Nasıl krallıklar vs varsa şimdide demokrasi var.
Bu arada bütün yorumları okudum herkes şeriat devleti isterken devlette ve kamu alanında görünmemeyi tercih ediyor yorumlarıyla. Bu tezattır, biz müslümanlar İslam’ın izin verdiği ölçüde her yerde var olmalıyız. Devlet çocuklarımıza tabiiki dini öğretmeli, kamu kuruluşlarında ibadetimizide yapabilmeliyiz. Kız çocuklarını eğitecek hanım öğretmenler, kadınlar için hanım doktorlar elbet olmalı.
Iktidardan talepler tabi ki meşrudur ama yıpratıcı olmadan. Sizin talepleriniz gayet makulken bazı yaftalamalarınız hoş olmamış.
Son olarak bloğunuz çok güzel tebrik ederim.
Cahide hanm yazınız için çok teşekkür ederim. Her ne kadar eleştirdiğim, beğenmediğim kısmı olsa da yazının yayınlanmamış olması ile bu halinin yayınlanmış olması arasında olumlu bir fark görüyorum. Bu yüzden de sizi destekliyorum. Keşke herkes, hepimiz sizin gibi konulara eğilebilsek, yayınlayabilsek, üşenmesek, korkmasak, komşum ne der, takipçilerim ne yorum yazar demeden cesurca Allah yolunda ilerleyebilsek.
Eleştiri kısmım şu: Her ne kadar günümüzde Türkiyede islam savunucularının SORUN SADECE BAŞÖRTÜSÜ GİBİ görüp bunun üzerine yoğunlaşması gibi görünse de sorun aslında İslam Hukukunun uygulanmıyor olmasıdır. Fakat İslamın emri olan başörtüsü ve diğer örtülerin kamuda yasak olduğu, ilkokul diplomasını alıp getirmeyen öğrenciye Kuran öğretmenin yasak olduğu, öğretenen ve velinin hapis cezası ile cezalandırılacağı bir ülkeden günümüz Türkiyesine geçmiş bulunmaktayız. Elbette eksiklikler yanlışlıklar çok fazla. Günümüz başörtüsü İslamın emri olduğu için değil gösterişi daha iyi olduğu için tercih ediliyor olması da büyük bir eksiklik, büyük bir yanlışlık. Fakat düşünün: 1998 yılında 6 yaşında olan bir çocuk bugün 21 yaşında. Ve bu kişiye 21 yaşına gelene kadar İslami eğitim verilmedi. %99’u müslüman dediğimiz Türkiyede Sokakta gezen genç neslin en azından % 70 kısmı adabı ile besmele çekmeyi bilmiyor. İslamın şatlarını sormaya bile gerek yok çoğu çuvallıyor. Önce bu insanlara islamın ne olduğu, hangi yasaklarının ne için olduğu tek tek anlatılmalı, günah nedir, farz nedir, sünnet nedir öğretilebilmelidir. Gerçekten bunları henüz öğretemediğimiz, bildiremediğimiz bir nesilden İslami yaşam bekliyoruz. Herşey zamanla olacaktır. Nasıl ki bugünkü nesil 20 yılda bu kadar islamdan uzaklaştırıldıysa, bugünkü neslin de tekrar islama yaklaştırılması 20 yıl alacaktır. Bu sürenin kısaltılması sizin gibi kişilerin gayretleri ile mümkündür. Herkesi kucaklamalı, herkese islamı sevdirebilmeliyiz. Korkutmadan, ürkütmeden, bir olarak, Yanlış varsa kırmadan, üzmeden anlatmalıyız.Çünkü rakibimiz şeytandır. Bugün yaşayan genç neslimiz maalesef islamdan bihaber olduğundan islam bu sanmaktadır. Zamanla İnşAllah herşey düzelecektir. Konu çok uzun olup bu kadar yorum yetmeyecektir. En en başta bu yazdığınız yazı için kullandığım cümle burada da geçerli olup hiç kapanmayan ve kapanmayı reddedene göre bu haliyle kapananın arasında da olumlu bir fark görüyorum.
Yazıyı kaleme aldığınız için Allah sizden razı olsun. Allah’a emanet olun.
yazı güzelde kim ne peşinde anlayamadım artık meclıse kapalılar girer menmun kalınmaz çalısanlara baş örtüsü serbest yurtlar denetlenecek kürtaj yasaklanır ama kimse memnun olmaz herkesin yine bi eleştirisi var kemalist ler eleştirir de sizler bu karikatürü nasıl dogru bulursunuz modern başörtüsüde canım insan lar kapanıyor bu sefer de böyle teseddür mü olur deniyor haliyle yeni kapanalar veya kapanacaklar vazgeçiyor bırakın kapansınlar da inanç kuvvetlenin ce gerisi gelir ben de kapalıyım dediginiz dogru tam teseddür olsam ama olmuyor buraya yürekten destekliyorum yazanlara da inanmıyosürekli sitenin yazılarını takip ediyorum hiç iktidarın yaptıgı olaylar destelenmiyor aksine eleştiriliyor bu iktidar gidip yerine kemalist kafalılar gelirse görürüz günümüzü allah her şeyin hayırlısını versin
Allah razı olsun Cahidem yüreğine kalemine sağlık.Çocuk yaşta başlamak gerekiyor eğitime.İnşaAllah bizler de bu konuda muvaffak oluruz.Hal davranışlarımızla öncelikle,çocuklar ne görürse onu alıyorlar.Biraz önce facebook ta okuduğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum öncelikle ;
Çocuk Ailesinin Vitrinidir.(Hekimoğlu İsmail)
Dikkat ettiniz mi bilmem; ekseri çocuklar yaşadığı hayatı sevmez, bıkkın dolaşırlar. Sorsak, “Nedir derdin?” çevresini sevmiyordur.
Anne-babasından şikayetçidir. Her çocuk melek makamında doğar. Bu sebepten derim ki; hayırsız çocuk yoktur, Allah hayırlı ana-baba versin.
Bir gün Sultanahmet Camii imamı Gönenli Mehmed Efendi ile Sultanahmet’te yürüyorduk. Hoca, bir fakir gördü. Hatırlıyorum, meşin uzun bir cüzdanı vardı. Cüzdanını açtı, bütün parasını fakire verdi. “Ben onları İslam’a ısındırmak için yapıyorum.” dedi. Trende kadınlara, subaylara yer verirdi. “Bizim vazifemiz sadece İslamiyet’i anlatmak değil, İslamiyet’i sevdirmek de.” derdi.
İslamiyet, herkesten önce çocuklara sevdirilmelidir. çocuğun İslamiyet’i sevmesi için de evvela ebeveynini sevmesi lazım. Mesela kızıma veya oğluma gittiğimde, hemen torunlarıma derim ki, “Soracağın, söyleyeceğin bir şey var mı? Ben seninle konuşmaktan çok zevk alıyorum.” Böyle yapmakla ona alaka gösteriyorum. Sohbetin sonunda küçük de bir harçlık veriyorum. çok memnun oluyorlar. Kız torunlarıma “tesettürünüze dikkat edin” demiyorum, “namaz kılın” demiyorum, “ilmihal okuyun” demiyorum. Sadece imani meselelerden bahsediyorum. Asla öğüt vermiyorum, hatasını söylemiyorum. “Bu insanı nereden yakalayabilirim?” Bunu düşünüyorum. “Sen çok sağlam adımlarla gidiyorsun.” diyorum. Onu kırmamaya çalışıyorum. Onları tenkit etsem, o günden sonra bir daha yanıma gelmezler…
Kızım diyor ki; “Baba, bu çocuklar seninle konuştuğu kadar bizimle konuşmuyor.” çocuğun ilk ihtiyacı, adam yerine konulmaktır.
Yaz tatilinde aile, sıcak şehre gitmiş. Orada denize girmişler. Sonra anne, kızına nasihat ediyor. “Evladım, biz Müslüman’ız. Tesettür şöyledir…” Ne kadar komik! En iyi tebliğ, yaşayarak yapılan tebliğdir. Hiç kimse nasihat dinlemek istemez. çünkü nasihat, nefse ağır gelir. öyleyse susabildiğimiz kadar susalım, İslamiyet’i yaşayabildiğimiz kadar yaşayalım. Zaten çocuğa bak ailesini tanı, derler. çocuk temizse ailesi temizdir. çocuk bilgiliyse ailesi bilgilidir. çocuk derslerinde başarılıysa ailesi ona yardım ediyordur. çocuk piyano çalıyorsa ailesinden bir fert, müzisyendir. çocuk sigara içiyorsa ailesinde sigara içenler vardır.
Misaller gösteriyor ki; çocuk, ailesinin vitrinidir.
Şimdi yarıyıl tatili… çocuk hareket ister, eğlence ister. Top alalım, eşofman alalım, top oynasın. Bu hareketimizle çocuğu kendimize bağladık. öğle namazına giderken “haydi çocuğum, seninle camiye gidelim” dersek, toptan memnun olan çocuk camiye de gelir. Camide arka safta yerimizi alırız. çocuk da yanımızda olsun. O sırada çocuk kulağımıza fısıldıyor; “Benim abdestim yok.” Şadırvanı işaret ediyoruz. Camiden çıkıp gidiyor. Abdest alıyor almıyor, sormamak lazım. Onun “abdestim yok” demesi dünyalara değer… Nasıl ki çocuk, yemek yiyince vitamini hissetmez amma vücut o vitamini alır. Aynı şekilde camiye giren çocuk hiçbir şey yapmasa da o manevi havayı alır.
Şimdi birisi der ki; “Benim param yok, zamanım yok, çocukla böyle uğraşamam.” Günler çabuk geçer, çocuk 20 yaşına gelir, ebeveynin şikayetleri çoğalır… O zaman ebeveyne sormak lazım, çocuğuna ne verdin ki ondan ne istiyorsun?
İşte biz ebeveynlere büyük görev düşüyor.Dinde zorlama yok diye diye ne hallere geldik 🙁
“Garipler sayıları pek az olan sâlih kişilerdir. Bu kişiler sâlih olmayan bir topluluk içinde yaşarlar. Yaşadıkları bu topluluk içinde kendilerini seven az, buğz eden ise çoktur.”
[Ahmed bin Hanbel]
Bir de Cahidem çok uzun oldu ama çok güzel bir yazı alıntıladım,tam senin yazına örnek 😉
Çok değiştik biz… Eskisi gibi değiliz artık…
Samimi sohbetler, çıkarsız ilişkiler, Allah için sevmeler… Birbirimizi görünce ve ayrılırken selamun aleykümler, musafaha etmeler… Salonlarımızda kocaman gösterişsiz kitaplıklar, okunası kitaplar, tefsirler… Köşede bir rahle, yanında seccade, yerde minderler… Birbirinini görünce Allah’ı hatırlayanlar, ayrılırken asr suresini okuyanlar… Namahremden sakın…malar, haremlik selamlıklar, onurlu utangaçlıklar…
Büyük başörtüleri, boydan uzun elbiseler, geniş pardesüler…
Alınmamış kaşlar, kibirsiz bakışlar, tavizsiz haller…
Diplomasız olsa da dopdolu beyinler, ilmi dışına sirayet eden hanımefendiler…
Danışılası şahsiyetler, dinlenesi sesler, ağlanası omuzlar…
Hayata, islamın çerçevesinden bakan gözler, ufku geniş, masivadan sıyrılmış yürekler…
Her işini Allah ve Rasulüne soran müminler, mümineler…
Sonra ne olduysa oldu işte…
Girişte merhabalar, çıkışta by by lar, sıkıntılı hallerde Oh my god! lar…
Sıkma baş eşarplar, çekici pardesüler, tesettüre yön veren, Tekbirden yeni trendler…
Yay misali kaşlar, hafif bir allık, gözde rimeller, janjanlı takılar…
Tatilde Capris otel, açık menü kahvaltılar, lüx havuzlar, haşemalar, tesettürlü(!) mayolar…
Markalı koltuklar, ışıltılı mobilyalar, boncuklu perdeler, yemek masasında pullu örtüler…
Fix menü iftar sofraları, nefse ram edilmiş Ramazanlar…
Karma sohbetler, tokalaşmalar, “Ne olacak canım”lar…
Fetvalar içinden, zor bela bulunup aralanan ve zamanla kırılan kapılar…
Gitar kursunda çocuklar, elzem(!) müzik dersleri, hit şarkılar, konserde alkışlar…
Kızlara erkek, erkeklere kız arkadaşlar, islami flörtler, “my darling”ler…
Ünlü restaurantlarda kabul günleri, karidesler, havyarlar…
Alabildiğine modern (!) ve feminist mümine hanımlar, içi boş diplomalar…
Artık koca parası yemeyenler, kariyer yapanlar, çok çocuk istemeyenler…
Kalori hesapları, formda vücutlar, fitnes salonlarında mütedeyyin anneler…
Hem hatip, hem beyaz, yumuşacık hocalardan, kimseyi üzmeyecek fetvalar…
Rafların gerisinde, Buhari, Mevdudi, Seyyid kutuplar…
Tefsir sohbetlerinden, parti toplantılarına kayan, seküler kafalı mümin kocalar…
Durumdan rahatsız olanlara çıkışmalar, “Sen daha orada mısın?”lar…
Nefisle barışık bahaneler, çünkü-ler, için-ler, ama-lar…
Her halimiz anlayana çok şey anlatır,
Gözümüzde dünya, kalbimizde dünya, elde var sıfır…
cok guzel bi paylasim olmus
Allah razı olsun Cerenciğim.
allah senden razi olsun birde biz almanyada yasayan türk müslümanlarin halini düsünün sen beni ve arkadaslarimi tarif etmissin
Evet Ayşeciğim ben de Almanya dayım,Rabbim sonumuzu hayır etsin amiiin.Zor çok zor :((((
Ben kapali biri degilim ama ibadet yaptigim zaman kapaniyorum benim kizim diyorki bana anne neden sen boyle renkli ortuler takmiyorsun oyle daha guzel oluyor. benimde degisik renkli ortulerim var ama ben daha cok sal diye kullaniyorum
kizim ben buyuyunce takacam diyor her renkten alacam cok guzel oluyor oyle anne oysa bu yasta nelere ozen gosteriyor
..
Sizi dünyadan sakındırıyorum; zira dünya geçici bir konak yeridir; sürekli kalınacak bir yurt değildir. Dünya öyle bir yer ki gururuyla süslendi; süsüyle aldattı. Rabbi için önemsiz bir yurt olup, helalini haramıyla, hayrını şerriyle, hayatını ölümüyle, tatlısını acısıyla karıştırdı. Yüce Allah, onu dostları için tercih etmez, düşmanlarından da sakınmaz.
Dünyanın hayrı az, kötülüğü hazırdır. Birikimi tükenir, mülkü talan edilir, bayındırı harap olur. Binanın yıkılması gibi yıkılan bir yurdun, azığın tükenmesi gibi tükenen bir ömrün, yolculuğun sona ermesi gibi sona eren bir sürenin hayrı nerede olabilir!
Allah’ın size farz kıldığı şeyleri istekleriniz haline getirin! O’ndan yerine getirmenizi istediği hakkını eda etmeyi dileyin. Çağrılmadan önce kulaklarınıza ölüm çağrısını duyurun. Dünyada zahit olanlar, gülseler de kalpleri ağlayan, sevinçli olsalar da üzüntüleri artan, rızıklandıkları şeylerle müreffeh olsalar bile nefislerinden nefretleri çoğalan kimselerdir.
Eceli anmak, kalplerinizden kayboldu. Yalan emeller huzurunuza vardı. Dünya size ahiretten daha çok sahip oldu. Geçici dünya hayatı size gelecekten daha çok hakim oldu. Siz, Allah’ın dini üzere kardeşsiniz; aranızı ancak sırlarınızın ve kalplerinizin kötülüğü ayırmıştır. Birbirinizi ziyaret etmiyor, birbirinize öğüt vermiyor, ihsanda bulunmuyor, birbirinizi sevmiyorsunuz.
Size ne oluyor ki, dünyadan elde ettiğiniz önemsiz şeyler için seviniyorsunuz da ahiretten mahrum edildiğiniz birçok şeye üzülmüyorsunuz! Dünyadan kaçırdığınız önemsiz şeyler sizi tedirgin ediyor. Bu durum, yüzünüzden ve dünyadan size verilmeyenler için sabrınızın azlığından anlaşılıyor. Sanki dünya ikamet yurdunuz, metaı da sizin için bakiyeymiş gibi.. Yazık ki ahireti terk edip, dünyayı sevmek hususunda anlaşmışsınız. Herhangi birinizin dini, -işini bitirip efendisinin rızasını elde edenin yaptığı gibi – dilinde bir kaşık miktarı olmuş.
…
Hz. Ali Kerremallahu veche bunları vaaz ederken, mescidinde oturmaya yüreğimiz yeter mi.
Allahin selami hepinizin uzerine olsun kardeslerim,bune guzel bir yazi boyle cahide ablam,ablam diyorum demek istiyorum,seni gercekten allah icin cok seviyorum.Insanin icindekileri nasilda kaleme almissin…,rabbim gunahlarimizi affetsin,bizleri dogru yola yoneltsin,bana ve benim gibi bircok kardesimede yardimci oldugun icin,Rabbim senden razi olsunnn.selam ve dua ile;)
Bu günümüz ancak bu kadar güzel anlatılabilir Allah razı olsun ablacım gerçekten bir gün islam islam diye yalvaracağız rabbim yar ve yardımcımız olsun(Amin)
selamun aleykum canim kardesim allah bizleri ve ummeti muhammedi bu mubarek gunlerin hurnetine bu gafletten uyandirsin nefsimizin eline birakmasin eline diline yuregine saglik rabbim hakki hak bilip batildan ictinap eden kullarindan eylesin ins.
kadının tamamen evine kapanıp evde oturup kocasına pasta börek yapmasını, imanlı inançlı doktor mühendis çocuklar yetiştirmesini , çalışmayıp koca eline bakmasını savunanlar umarım kocaları tarafından ihanete uğramaz, şiddet görüp boşanmak zorunda kalıp kapının önüne konulmazlar..başlarına böyle şeyler gelirse vay hallerine. belli bir yaştan sonra çoluk çocukla baba evine dönmek de çözüm değil..
Kadın çalışamaz demiyor ki islam ama öncelikleri var sınırları var. Haramlardan sakınarak çalışır kadın. Devir hangi devir dersek ne kalır bizden geriye?
-İş hayatında karşılaşılan belli başlı haramlar dan biri halvet mesela. (yabancı bir kadınla bir erkeğin bir odada, bir yerde yalnız kalmaları demektir. Bu haramdır.) Dokunması bakması konuşması gerekmiyor. Kapı kapalı ve yalnızsanız buna halvet denir, sakıncalıdır demiyorum, HARAMDIR.
-Halvet ortamı dışında da muhabbet etmek, dostluk kurmak, gülümsemek, şakalaşmak gibi fitne ortamı doğuracak hareketlerden kaçınmalı.
-Ek olarak biz her şeyden önce çocuklarımızın terbiyesinden sorumluyuz.
-Tesettürümüzden sorumluyuz. Sadece başımızı örtmekten sorumlu değiliz. Namahremlerin arasında her daim CİLBABımızı da giymekten sorumluyuz. Bunların hepsine riayet ederek çalışamaz mıyız?
önemli olan farkı anlayabilmek. şalını alıp tuniğini giyip haramın içinde yüzerek çalışırken bunu dinimizin izin verdiği bir şeymiş gibi görmemek.
ben kimseyi eleştirmiyorum haram da işlese günaha da girse, çünkü ben de kulum. önemli olan eğri doğruyu bilip kabul etmek. evet bu günah ama ben bunun içerisindeyim diyebilmek.
nefis her daim insana işlediği günahı savundurur. hepimiz kuluz hepimizin mutlaka günahı var peygamber değiliz. nefsimize uyup günahı savunmamak.
Rabbim özellikle kocası vefat etmiş, boşanmış çalışmak zorunda kalan her bayana hayırlı işler kazançlar nasip etsin. 500 lira az olsun, helal olsun….
Allah senden razi olsun canan kardesim
ne güzel yazmışsın canan kardeş Allah razı olsun.
Allah hepimizden razı olsun bacılarım. Rabbim yuvamızı ihmal etmeden haramlardan kendimizi koruyarak hayırlı işler yapmayı, Rabbimizin bize verdiği nimetlerden en değerlisi aklımızı onun yolunda kullanmayı nasip etsin hepimize…
Öyle mutlu oluyorum ki burada güzel düşünen güzel insanları gördükçe… Allah buradaki güzel düşünceli güzel yürekli tüm müminlerden de, bizi burada buluşturan Cahide bacımdan da razı olsun…
Canan hanım Allah razı olsun tamda hislerime tercüman olmuşsunuz..Bende aynı görüşteyim ben zaten islam kadın çalışamaz diyor demedim.Ne demek istediğimi tam anlatamamış olabilirim yorumları okuduysanız hanımların çalışmasına tamamıyle karşı olan bazı hanımlara cevaben yazdım bunu..
kadın şeytana uyarsa tesettürlü de olsa çalışmayan bir bayanda olsa yapacağını yapar.. Annemin üst kat komşusu vardı eşi ile aralarında yaş farkı olan tesettürlü genç bir hanımdı.oturduğu siteden bir esnaf ile uygunsuz bir şekilde evinde basıldı her ikisininde yuvası dağıldı.sonuç olarak , bir hanım hem çalışıp hemde haramlardan sakınabilir iffetini koruyabilir..şeytana uyduktan sonra çalışan çalışmayan fark etmiyor sevgili bayanlar..
İnandığımız gibi yaşamadığımız için.yaşadığımız gibi inanır olmuşu z.Doğrular yanlış,yanlışlar doğru olmuş. Dinde zorlama yoktur diyerek ılımlı İslam dedikleri anlayışı altında müslümanlar tuzağa düşürülüyor.Yolumuz Kur’an ve sünnet yolu olması gerekirken,zamanın en modern âlimi önder oluyor.çünkü nefsin işine geliyor.Çünkü sorularımıza beklediğimiz cevabı onlar veriyor.
Mehmed Âkif’e yabancı birisi soruyor” duyduk ki siz hanımlarınızı dışarı çıkarmazmışsınız”?mehmed Akif cevap veriyor.”öyleydi ama ne yazık ki artık içeri alamıyoruz. “
Cahidem bir satırlık tşkmü dikkate almadın ama ben yine yüzsüzlük etcem duygularımı tam anlatamam öyle güzel yazmışın ki, rabbim senden çok razı olur inşaallah lütfen sitemime gücenip yok sayma Allahımın bize hediye ettiği güzel hanım.
Estağfurullah can ablam, diğer yazdığına cevap vermişim ama gözünden kaçtı sanırım. Rabbim hepimizden razı olsun. Ben sana asla kırılmam. Seviyorum seni ♥ ♥ ♥
Uzunca yorum yapmayı isterdim ama yorumlara bile pek bakamıyorum ki :/.
Bir solukta okuduğum harika bir yazı olmuş ablacım. Hatta yazıyı iki kere okudum bazı noktalarını daha iyi anlamak için. Allah razı olsun ablacım.
Allahın selamı hepinizin üzerine olsun inşaALLAH. Cahide ablacığımmm yazılarınız için çok ama çok teşekkür ederim. Rabbim sizlerden ebediyen razı olsun. Sayfanızı uzun zamandır takip ediyorum, öyle güzel yazılar ve tarifler paylaşıyorsunuz ki hayran kalıyorum. Bu zaman da sizin gibi mü’min şuuru ile düşünen insanlarla karşılaşmak o kadar zor ki… Bu sayfayı keşfettiğim için ve sizlerin bu güzel düşüncelerinize ortak olabildiğim için Rabbime hamd ediyorum. Yine o kadar güzel bir yazı paylaşmışsınız ki hayranlıkla okudum. Bende bu konuyla ilgili mücadele veren ve hala vermekte olan biriyim… O yüzden dayanamadım ve yazmak istedim. Kadının evinin süsü, neşesi, nazı olduğunu düşünenlerdenim…! Ve “Güneşi bir elime, ayı bir elime verseniz yine de davamdan vazgeçmem!” diyen bir peygamberin (sav) ümmeti olarak bende sizler gibi davamdan vazgeçmeyip mücadelemi nefes aldığım sürece sürdüreceğim inşaALLAH. Hepinizi ALLAH’a emanet ediyorum… selametle ( Bu arada bir insan görmeden birini nasıl böyle Allah için severmiş sizinle bir kez daha gördüm. Dostluğunuza hayranım. Sizi görmeden çok sevdim Cahide Abla… Rabbimde sevsin inşaALLAH…)
Allah için sevenlere, sevilenlere selam olsun. Rabbim cümlemizden razı olsun. Günahlarımızı affeylesin. Hallerimizi düzeltsin. Amin…
Cahide Hanım yazınızda putlaştırılan insanlardan ve kafirlerden bahsetmişsiniz.Kafirlerin inkılaplarının uygulandığından bahsetmişsiniz. Bunların kimler olduğunu açıklar mısınız lütfen.Böyle bir yazıyı kaleme aldığınıza göre açıklamanızı bekliyorum.Böyle nefret duygularıyla yazdığınız yazıyı da esefle kınıyorum…
Cok güzel anlatmissin canim daha bu yazinin üstüne ben ne yazayimki .Yazabilmem icin önce kendim tesettüre girmem lazim.:(
Rekabet etmekle, mücadele etmek arasında bocalamışız ablacım. Birbiriyle rekabet edenler, birbirlerine benzer zamanla.
Konuşulacak çok şey var yazınız üzerine.. Şimdilik her satırına, tüm dualarınıza amin diyerek.. Allah razı olsun.
İSLAMIN BİR ŞUUR DİNİ OLDUĞUNU ÖĞRETMEYEN HOCALARDA BURADA BİRİNCİ DERECEDE SORUMLU DİYORUM! SANKİ KURANIN TEK EMRİ BAŞÖRTÜSÜ! ÜMMETİN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUMDAN KENDİMİZİ HİÇSORUMLU TUTMUYORUZ ZATEN! DİRİ DİRİ YAKILAN,AÇLIKTAN ÖLEN İNSANLARDAN DA HESABA ÇEKİLMEYECEĞİZ SANKİ! NEREDE YANLIŞ YAPTIĞIMIZI DÜŞÜNÜP ORADAN ÇOK GEÇ OLMADAN KALKMAMIZ LAZIM YOKSA BİZİM DE SONUMUZ ONLARDAN FARKSIZ OLACAK! SELAM İSLAMA TABİİ OLANLARIN ÜZERİNE OLSUN.