Biliyorsunuz daha evvel bozulan tesettürle ilgili farklı yazılar yazmıştım. Bu ara tevafuk olmalı, tesettüre girmek isteyen kardeşlerimiz nasıl örtünmeliyim diye soruyorlar. Bana bir dokunsanız, bin ah işitirsiniz bu konuda.
Özellikle son gelen maillerden birinde tesettür modasıyla ilgili bir blog sahibi kardeşimiz, eski tesettür yazılarımı okuduğunu ve kendi tesettüründen de artık rahatsızlık duyduğunu yazmış. Hani farklı kombinler oluşturup resimlerini paylaşıyorlar ya, işte bu kardeşimiz de öyle yapıyor.(Belki kardeşimiz rencide olur diye ismini vermiyorum)
Bloguna girip resimlerine baktım. Şunu söyleyebilirim: Bugünün tesettür anlayışı kadının güzelliğini asla kapatmıyor. Bilakis ortaya çıkarıyor. Fakat son yazılarında, bozulan tesettürün kendisini de rahatsız etmeye başladığını yazmış. Bu çok güzel bir gelişme. İç çekişmeler, günahlardan ötürü duyulan rahatsızlık, sizin iyi yolda olduğunuzun bir göstergesidir.
28 şubat sürecinden sonra lider eşlerinden başlayarak hızlanan tesettürdeki bozulma süreci belki de bugün en çılgın zamanlarını yaşıyor. Bu bozulma nereye kadar devam eder, ucu nereye varır bilmiyorum. Bu garip giyim tarzlarını gördükçe içim acıyor…
Önce bir kardeşimizin de alıntıladığı Mehmet Göktaş’ın Örtünme çağrısı adlı kitabından kısa bir bölümü sizlerle paylaşayım.
Ardından sizlerin tesettürü nasıl? Tesettür nasıl olmalı? Örtünmek isteyen veya yanlış tesettürünü düzeltmek isteyen ama nefsine yenik düşen, çevrenin kınamasından korkan kardeşlerimize neler tavsiye edersiniz bunu konuşalım.
MEHMET GÖKTAŞ’IN ÖRTÜNME ÇAĞRISI ADLI KİTABINDAN
Allah Teâlâ, örtünmemizi bizden ta ilk günden itibaren yeryüzüne ayak basar basmaz istemiştir. Yeryüzündeki hayatımızla birlikte başlamıştır örtünme yükümlülüğümüz.
A’raf Sûresinin ilk dört sayfasındaki yeryüzüne geliş serüvenimizi birkaç defa dikkatlice okuyunuz. Adem ve Havva’nın cennete konulmaları, yasak ağaca yaklaşmamaları konusunda uyarılmaları, şeytanın ayartması sonucu yasak meyveden yemeleri, ayıp yerlerinin açılması, cennetteki yapraklarla örtmeye çalışmaları, sonra pişman olup tevbe etmeleri, tevbenin kabulü, en sonunda cennetten yeryüzüne indirilmeleri….
“(Allah) Dedi ki: «Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yer yüzünde belli bir vakte kadar sizin için bir yerleşim ve meta (geçim) vardır.»”
“Dedi ki: «Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan çıkarılacaksınızdır.»”
“Ey Ademoğulları, biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size ‘süs kazandıracak bir giyim’ indirdik (varettik) . Takva ile kuşanıp donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp düşünürler.”
“Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.” (7 / A’RÂF, 24 – 27)
Önce şu noktayı iyi tesbit edelim; örtüsüzlük bir hata değildir, bir anlık bir günah değildir, bir an için yapılan bir gıybet – bir dedikodu, bir iftira değildir. Allah’ın yasakladığı haram olan ne varsa şöyle bir gözünüzün önüne getirin; onlardan birini dalgınlıkla, yanlışlıkla, öfkeyle veya kötü çevre ve arkadaşın etkisinde kalarak bir defa veya ara sıra işlemeye benzemez!.. Örtüsüzlük bir yaşantı biçimidir, bir hayat tarzıdır. Örtüsüzlük bir düşüncenin, bir felsefenin yaşanmasıdır, hayata geçirilmesidir. Verilmiş bir kararın, düşünülerek varılmış bir kararın uygulamaya konulmasıdır, bilinçli bir tercihtir…
Örtüsüzlük, bugün yeryüzünde yaşayan dinlerden ne Mûsevîliğe, ne Îsevîliğe ve ne de İslam’a dayanır. Tam aksine vahye kapalı hatta vahiyle savaşan, vahyi kendisine en büyük düşman ilan eden, Allah ile ilişkisi olmayan seküler, dinsiz bir kimliği temsil eder, böyle bir kimliğin ibrazıdır. Her ne kadar bu toplumdaki örtüsüzlerden bir kısmı kendilerini bu dinlerden biriyle ilişkilendirse de; Mûsevî, Hıristiyan ve Müslüman olduğunu söylese de, örtüsüzlüğünün kaynağını dinine dayandıramaz, dininin böyle açılıp saçılmasını istediğini ve onun gereğini yerine getirdiğini iddia edemez.
Sosyolojik açıdan Batının Aydınlanmacılarına, Rönesans’a, Freud’a, Darwin’e, Durkheim’e ve buna benzer kişi ve felsefelere dayandırılsa da, biz bunun köklerini çok daha eskilere götürüp dayandırabiliriz hatta bu işin kökeni varır ta İblis’e dayanır.
Örtüsüz yaşama biçimine pozitivizm, modernizm, sekülerizm gibi isimler verilse de, bizim için o kadar önemli değildir. Önemli olan bunun vahiy dışı oluşudur, vahiyle kavgalı oluşudur.
“Benim kıyafetime, dış görünüşüme bakıp ta yanılmayın, evet benim kıyafetim Müslüman kıyafeti değildir, küfrün kıyafetidir ve siz de beni böyle bir kıyafet içinde görünce Müslüman olmayan biri sanmayın, ben Müslümanım…”
Siz hiç güzelce örtünmüş bir bayanın aynı zamanda diliyle de Müslümanlığını ilan etme gereği duyduğunu gördünüz mü?
Bir başka soru; Müslümanların içerisinde yaşayan fakat kendisi Müslüman olmayan bir bayan, kendisinin İslam’la hiçbir ilişkisinin olmadığını duyurmak ve bildirmek istediğinde, sonra da bu durumun artık herkes tarafından devamlı bir şekilde bilinmesini istediğinde acaba bunu nasıl yapabilir?
Bunun cevabı çok kolaydır. İlk önce, bedeninde görülür görülmez İslam’ı hatırlatacak, Müslüman olduğu imajını verecek ne varsa onlardan uzaklaşarak yani varsa eğer üzerindeki örtülerini atarak bunu yapacaktır…
Bir nebzecik olsun anlayabilmeniz için; Sizi seyreden erkeklerin bakışlarına dikkat etmenizi, bu bakışları iyice tahlil etmenizi istiyoruz. O bakışlardaki bayağılığı, düşüklüğü, nefsâniliği ve hayvâniliği iyice tahlil edin.
Ya birde siz anne iseniz, yanınızda pırıl pırıl bir fıtrata sahip yavrunuz varsa ve bütün bu iğrenç bakışlara o yavruda şahid oluyor, o havayı teneffüs ediyorsa… O yavru ki, annesine hariçten en ufak bir darbenin gelmesine, en hafif bir sert sözün dokunmasına, en basit çirkinlikle karşılaşmasına asla tahammül edemeyen bir yavru…
Bu çocuklar büyür büyür ve sonunda ortaya öyle bir erkek tipi çıkar ki sayenizde, ruhunun en hassas noktaları törpülenmiş, yalama yapmış, fıtratına yerleştirilen bütün güzel hassasiyetleri erozyona uğramış, namus, haya ve ar duyguları sıfırlanmış bir kişilik..
Onlar da artık ilerde aynen sizin gibi bu iğrenç bakışları ve şeytanın oklarını üzerinde toplayan bayanların kocaları, babaları, erkek kardeşleri olurlar. Bu pozisyonları rahatlıkla kabullenen, hiç yadırgamayan, çok normal bir şeymiş gibi görebilen, yaratıldığı günden bugüne fıtratlarının neler kaybettiğini bilmeyen, ruhlarındaki tahribatı düşünmeyen insan tipleri…
SELAMINALEYKÜM BEN NORMAL OKULA GİDİYORUM 7. SINIF ÖĞRENCİSİYİM BAŞIM KAPALI AMA TAM TESETÜRLÜ DEĞİLİM NE YAPMALIYIM