Mevlüt Özcan’dan yerinde tespitler içeren önemli bir yazı:
Aile Çatımız Neden Çatırdıyor
Daha 80’li yıllara kadar evlilikler şu şekilde iki yoldan biri ile oluşurdu:
Ya delikanlı bir kıza gönlünü kaptırır, büyüklerini devreye sokar, aileler gider dünürlük yapılır. (Allah’ın emri Peygamberimiz’in kavli ile) söz kesilir ve düğün yapılırdı.
Veya görücü usulü tâbir edilen biçimde delikanlıya ailesi kız bakar uygun görülen hanımefendi kız adayı delikanlı ile görüştürürlerdi. Gençlerin oluru alınınca fazla uzatmadan adaylar düğün yapılarak evlendirilirlerdi.
Evlilikler genelde denklik ve uyum üzerine kurulur sonu ve sonucu da iyi olurdu. Çünkü böyle evliliklerde kendi içinde denge vardı.
Günümüzde bu model demode oldu. Şimdilerde gençler pek çok faktörü dikkate almadan bekarlık eğilimlerine kapılarak evlenmeye karar veriyor. Geneli itibariyle ana-baba devre dışı bırakılıyor, (tâbirimi mazur görün) konu mankeni yapılıyor.
Günümüzde öyle bir kesim oluştu ki, evlilik dışı birlikte yaşamayı tercih ediyor. Bu korkunç bir felakettir. Uzmanlar son yıllarda boşanma oranının % 45 arttığından yakınıyorlar.
Günümüzde aile uyumunu zorlaştıran, bozan veya geçimsizliğe yol açan faktörler vardır. Bu faktörlere fırsat vermemek lazımdır. Evlilikleri bu noktaya getiren sebepler nelerdir? Birkaçını şöyle sıralayabiliriz:
1. Kadın evinden çıkarılıp iş hayatına sokulmuştur. Bu da birçok handikabı beraberinde getirmiştir. Bu durum erkeğin otoritesini tartışılır hale sokmuştur. Dolayısıyla ailede pek çok geçimsizlik ortaya çıkmıştır.
2. Modernite sebebiyle kadın-erkek ihtilatının (birlikteliğinin) had safhaya çıkmasıyla çiftlerin sadakati de büyük oranda darbe almıştır. Eşlerin önemli bir kısmı eşlerini aldatmaya başlamışlardır. Konu ile ilgili gözlem yapan uzmanlar erkeklerin önemli bir bölümünü gayr-i meşru ilişkilerini çalıştıkları işyerindeki kadınlarla kurduklarını ifade ediyorlar.
3. Evlilik dışı ilişkilerin sebepleri anlatılırken cep telefonları ve çetleşmeler de bu hareketin başını çektiği ifade ediliyor.
4. Televizyon dizileri sadakatsizliği cazip hale getiriyor.
5. Kadının ekonomik özgürlüğü boşanmaları çoğaltıyor.
6. Tüketim çılgınlığı aileyi sarsmaktadır.
Evlilikleri bu noktaya taşıyan sebepler daha da artırılabilir. Tedbir alıp sebeplere meydan vermemek lazım.
Mevlüt Özcan
evet bayan evının hanımı olmalıdır ama eşi kazandıgını kendı malı gormedıkçe ben kazanır ve ben karar verırım kadınla ıstısare yapılmaz dıyorsa ve evdekı eşyayı bıle sormadan alıyor sa sız ya var ya yoksanız ışte ozaman zaten çatırdar hem tavan hemde taban çalışmayan kadının eşı peygamber ahlaklı olmalı
Ayşe kardeşim durumunuza ziyadesi ile üzüldüm eşinize Rabbim’den basiret niyaz ediyorum..Cahide arada bir yazar ya bir kuş olsaydım da yanına uçup gelseydim diye..bende şu an aynısını hissettim..bacım..Ayşe bacım..yok mu bunun bir yolu?Sen eğer hakikaten kararlıysan çalışmamaya bunun yollarını aramalısın..bir çiçek nasıl dalından koparılır kadın nasıl evinden evlatlarından uzaklaştırılır..ben bu zihniyete şimdi ne diyeyim..
Son paragraftaki yorumunuza kesinlikle katılıyorum Rabbim yâr ve yardımcınız olsun..
belkide işsizlik yüzünden evlenemeyen bir genç günaha düşmeme siz sebep oldunuz diyecek.Biraz daha düşünürseniz o kadar korkutucu sonuçlara ulaşabilirsiniz ki.Bana sen neden çalışıyorsun diyebilirsiniz cevabım kocamın zoruyla.Malesef istifa isteğim her seferinde kavga ve boşanmaya doğru giden bir şekilde bitiyor.Sonra düşünüyorum boşanırsam çocuklarıma bakmak için yine çalışmak zorunda kalıcambu şekilde en azından babaları başlarında.elimden tek şey geliyor hegün 9 senedir bıkmadan büyük bir ümitle Rabbime yalvarıyorum.İnşallah bir gün hayırlısıyla dualarımı kabul eder.Allaha emanet olun.
Bi abla vardı böyle bi sorun değil de başka bi sıkıntısı vardı. Eşine bir türlü diyememiş sinirli de bi adammış. Kocasının yaptığı bu hareket sürekli tekrar edince de kadın bunalmış haliyle. Mektup yaz dedik. Sonra eşi mektubu okumuş ve şimdi anladı çok şükür. Diyeceğim şu mektup yazsanız faydalı olur mu acaba?? Yani konuşurken insan bazen ne söylediğini bilemez ve güzelce konuşayım diye kafasında planlar yaparken bunun sonucu daha kötü olabilir Allah muhafaza. Mektup yazarken sözlerinizi iyice ölçüp tartabilirsiniz. Sen böyle yapıyorsun gibi suçlayıcı değil (çünkü insan ister istemez savunmaya geçer bu sefer ne demek istediğinizi anlayamaz) daha çok böyle böyle olunca üzülüyorum seni de üzmek istemiyorum çocuklar da perişan oluyor bu durumda ne yapmamı önerirsin çünkü ben ne yapacağımı şaşırdım….gibi şeyler yazarak duygularınızı ifade edebilirsiniz diye düşünüyorum. Sevdiğinizi ya da başka ifade etmek istediğiniz sorunlarınızı ya da hissettikleriniz de yazabilirsiniz..Yanlış yönlendirmek de istemem sadece küçük bi fikir vermek istedim..Zeynep abla sence de olur mu böyle?
Allah yardımcınız olsun Rabbim eşinizle aranıza muhabbet sevgi huzur versin..dünya ve ahirette yüzünüzü nurlandırsın
müsade ederseniz bir şey daha söylemek istiyorum.Bu ülkedeki işsizlik probleminin en büyük suçlusu bence çalışan kadınlar.eğer kadınlar çalışmazsa onların her birinin yerine bir erkek çalışırdı.ailesini geçindirirdi.bir ailede iki kişi çalışıp lüks içinde yaşarken başka bir ailenin yiyecek ekmek bulaqmaması ya da işsizlik yüzünden bir gencin evlenememesi bence çalışan kadının suçu.Belkide öbür ttttaratarafta bizden haklarını isteyecekler
hayırlı akşamlar. Ben de çalışan bir bayanım ve açıkçası bundan nefret ediyorum. Şayet eşim zorlamazsa bir dakika bile çalışmazdım.öyle bir duruma geldim ki hem işimden hem de eşimden nefret etmeye başladım.çocukluğumdan beri hayalim çocuklarım olsun onları okula parka götüreyim zamanımı onlarla geçireyimdi.Ama malesef onlardan önce çıkıyor gülücüklerini değil arkamdan çığlık çığlığa ağlamalarını izliyorum. sonra bende ağlaya ağlaya işe gidiyorum .dönüşte onlardan sadece birkaç dakika önce eve giriyorum(saat 5 gibi).Tabiki onlarla ilgilenmek yerine yemek yapmak zorundayım.sonra bulaşık ödev çocukları uyut derken saat aşağı yukarı 11 oluyor .Sonra bir öğretmen olarak devletin bana yüklediği fuzuli evrak işleriyle uğraşıyorum budqa en az bir saatimi alıyor.Sonra eşimin doğal bazı istekleri oluyor ama ben yorgunluktan gözlerimi bile açamayacak durumda olduğumdan redediyorum.ve gecenin bir yarısında günümüz kavgayla sonuçlanıyor .Neymiş onunla ilgilenmiyormuşum.onun günaha girmesine neden olacakmışım.Bunu düşünen adam eşini çalıştırmaz evine hanım çocuklarına ana yapar söyleyeceğim şu ki para erkeği canavara çeviriyor.Ve işte çalışan bir kadının bir günü daha doğrusu aynı geçen her günü
Bu okuduğum kaçıncı kadın feryadı hatırlamıyorum. Evinden koparılan, akşama kadar çocuklarından ayrı olan, eve gelip yine aynı işleri yapan kaç kadın mutlu olur ki… Allah yardımcın olsun, sana hayırlı çıkış kapıları açsın güzel kardeşim…
size bu masalları kim anlatıyor ve nasıl bir cahillikle buna inanıyorsunuz bilmem ama şu kadarını söyleyeyim; çalışmayan kadınların halini gördükçe çalışan bir kadın olduğum için şükrediyor, kendimle gurur duyuyorum…
Biz inancımızın gereği olarak bazı kararlar alıyoruz Dila hanım. Bundan dolayı Rabbimizin emirlerine masal denmesini hoş karşılamam mümkün değil. Bakın yine anlamak istediği gibi anlayanlardan olmuşsunuz. ÖSS derecem var, üni. mezunuyum, yurt dışında okudum, öğretmenim ve mesleğimi dinimin müsaade ettiği sınırlar dahilinde yapma gayretindeyim. Bence şükürden önce tövbe etmeniz gerekir çünkü bu masal kelimesi siz fark etmeseniz de farklı yerlere gitmiş. Hepsini geçtim, çalışmak ya da çalışmamak her kişinin özgür iradesine kalmış bir olgudur. Diğer kişilerin fikirlerine saygı duymaktan başka yapılacak bir şey olmadığını anlamamız lazım. Burada kimse kimseye sen işten çıkacaksın demiyor ki, saygı çerçevesinde fikir beyanı yapılıyor… Eğer çalışma ortamınız İslama uygun değilse şükürden önce yine tövbe gerekir, eğer İslami ölçülere uygunsa, o zaman bize masal dememeniz lazımdı,
Tuhaf…
masal değil hayal değil hikaye değil bunun masalı olsa olsa şöyle yazılırdı
bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde bir kadın varmış
İhtiyaçtan dolayı çalışıyormuş,bir kadın varmış Onlara ihtiyaç olunduğu için çalışması gerekiyormuş,bir kadın varmış keyfine çalışıyormuş,bir kadın varmış Üniversite mezunu olduğu için kendini çalışmak zorunda hissediyormuş,bir kadın varmış mevki makam statüsü için çalışıyormuş,bir kadın varmış kocam beni bırakır veya boşarsa orta yerde kalmayım diye çalışırmış,bir kadın varmış ev işlerini çocuklara bakmayı sevmediği için çalışıyormuş,bir kadın varmış ailesinin baskısıyla çalışıyormuş,bir kadın varmış Kocaya muhtaç olmamak için çalışıyormuş,bir kadın varmış can sıkıntısından çalışıyormuş, işte bu kadınların hedefinde çalışması gerektiği, yaratılışına uygunluğu,iş hayatı evlilik hayatında etkisi ,çocuklarına annelik görevi onlar büyürler ,en basit hedef ÖZGÜRLÜK adı altında erkeklerle bir yarışma …..
ev hanımıyım ama bir çalışan bayan kadar meşgulüm müsluman zaten boşluğu olmayan vakti değerli olandır her daim bir işte güçte olandır Hz Zeynep ra validemiz evinde ördüğü elişilerini pazara götürür şimdi ki kermesleri gibi satar ve parasıyla kendi infakını yaparmış kim demiş kadın çalışmaz iş yapmaz diye ama kendini koruyarak nispet olsun diye değil kadın kadındır erkek erkektir kendini erkek gibi gören kadın sonu hüsrandır kadının özel günleri vardır sancıları vardır doğumları vardır süt vermeleri vardır bütün bunları nasıl görmezden gelipte özgürlük yarışına erkeklerle yarışırız evindeki eşine çocuğuna hizmet etmeyen patrona hizmet emir menfaat adı altında ezildiklerini neden görmezler işte ne zaman kadın bunları ihmal etti fıtrat bozuldu evlilikler bozuldu ailleler daha kolay dağıldı Allah sinelerdekini bildiği için o kişiye göre yol açar herkes halinden memnunsa burada bakalım kimin bu masalda burda bitmez biz bitirelim Ahirette kimin kafasına o elma düşecek bekleyelim….O gün çok yakındır bekleye duralım..
katılıyorumDila hn.düşüncelerinize
cahide hn özellikle muhalif yorumları yayınlamıyor olsun ben gine de yazıyorum
Ağzınıza geleni sayın sonra niye yayınlamadı deyin değilmi ?!!
Usulünce yazdın bak yayınlamış demekki hata sende 🙂 🙂
Calisan ortulu kadin oldugum icin cok mutluyum.
Erkek çalışanlarla tokalaşmak, bütün tahammülünü işyerinde tüketip eve bitik bir halde gelmek, sabahın köründe sıcacık yatağından kalkıp sıkış tıkış toplu taşıma araçlarında işe gitmek zorunda kalmak, erkeklerin çirkin bakışları münasebetsiz şakalarıyla kirlenmek, yeri geldiğinde amirinin hak yemesine seyirci kalmak, amirinin/iş arkadaşlarının sana karşı fıtratına uymayan sert ve haşin davranışlarına, entrikalarına maruz kalmak zorunda olmaktan da memnun musun bir “örtülü kadın” olarak? Bunu demek için ya bu konularda hassasiyetinin olmaması ya da polyannacılık oynyarak kendini kandırman gerekir.
Bana dua kardeşlerim ALLAH razı olsun sizlerden.
Kurabiye kardeşim yada ablacım çok güldüm sana demek otobüs sallandıkça gülüyordun:))
Belgin abla Allah seninde yavrularını sana bağışlasın hayırlı evlatlar olsunlar inşallah.
Mehtapla,Zeynep Abla sizlere de çok teşekkür ederim Allah her daim razı olsun Hep dua ed,in olurmu.
Ablacım sendende Allah razı olsun ..Senin gibi bir anne olmak isterim inşallah.:)
Hayırlı akşamlar herkese, ah Cahide abla ah, edeb o kadar azaldı ki, nasıl çatlamasın aile çatıları! Allah bizlere sağlamlaştırmayı nasip etsin. (amin). Arada bir baktığım bir forum sitesi vardı, kadınların o kadar mahrem hallerini anlattığını gördüm, uyardım, suçlu ben oldum… Ne varmış, bunlar çok normalmiş 🙂 Kadınları nasıl böyle hayasızlaştırmayı başardılar anlamıyorum. Haya imandandır, bu örtünün kalkmasını çok istiyor bizi yozlaştırma düşüncesine sahip olanlar… Ve bu işe “normalleştirerek” başlıyorlar…
Benim esim cocukken annesi hep calistigi ve eve geldiginde evi bos bulmaktan hic hoslanmadigini anlatirdi.Kendisinin yasadiklarini cocuklarina yasatmamak icin benim calismama izin vermedi.Esim istiyorki cocuklar okuldan geldikleri zaman evde sicak yemek olsun kapiyi anneleri acsin.Ben üniversite mezunu oldugum halde esim istemiyor diye calismadim.Ara sira israr ettigimde oldu fakat esim calismami istemedi.Bazen o kadar okudugum bosami gitti diye düsünürüm.Fakat cocuklarimi büyütürken okuduklarimin cok faydasini gördüm.Rahmetli Annecigim derdiki biz seni elinde meslegin olsun diye okutuyoruz ,calisman icin deyil.Gelecekte ne olur ne olmaz.Mecbur kalirsan calisirsin derdi,Cok sükür orta derecede gecinip gidiyoruz.Birazcikta kanaatkar olmak lazim.
Evet siz söyleyince aklıma geldi bizler İHH Konya partneri olarak Konya daki yetim ailelere ulaşıyor onlara İhh vakfının gerekli görülecek hizmetler yardımlar yapılıyor yine böyle bir günde Selcuklu da eşi ölmüş çok genç bir annenin yanına gittik kendisinin kreşte çalışmasının zorunlu olduğunu ev almış krediye bulaşmış onu ödemek için uğraşıyor bir yandan çocukları eğitiminin özel okullarda yaptırıyor servis falan derken yani her şeyin en lüksünü istiyor ve yapıyor bunları dinledikten sonra ve şu acı tabloyu da paylaştı ben kızım okuldan gelince anne ne olursun bir kere de kapıyı sen acsan dediğinde her şey bitti sanki… bu sözü duymamak için o özel okuldan ve o ev borcu olmasaydı da kanaat etseydi de çocuğum bu üzüntüsünü yaşamasaydı diyebiliyor insan hem güzeli isteyen hemde şikayet eden veya mecburum diye taviz veren dahasını siz çoğaltabilirsiniz ….Bu insanlar ayağını yorgandan bayağı aşırmışlardan oluyor bu bedeli hem çocuklarına hem de herkese ödetiyor…
Ben çalışan bir kadınım. Yazının özü iyi niyetlidir. Ne var ki şartlar ne olursa olsun kendimizden sorumluyuz. Nefsimizden… O öyle yaptı bu oldu..Şunun mazereti budur…. Gerçekte böyle şeyler yok. Haricimizdekilerin mesuliyeti bence yok.Biz öncelikle kendimizden sorumluyuz.
Sayın Cahide Hanım,
Çok nadir yorum yazıyorum. Sizi severek takip ediyorum. Üstelik buluştuğumuz nokta da çok az. Samimiyetiniz bence örnektir. Esenlikler dikerim.
cahide hanım ya da ablamı demeliyim bilmiyorum artık ama..
lütfen alınmayın darılmayın söyleyeceklerime..
neden her fırsatta çalışan kadınları hor görüyor sunuz?
devir gittikçe kötüleşiyor,80lerden çok daha zorlu zamanları yaşıyoruz ve yaşayacağızda maddi manevi..
bir kadın için sabahın köründe sıcak yatağından çıkıp evladını boynu bükük bırakmak elbette zuldür ama zorunluluklar var diyelim.dışarıda nasıl bir hayat var biliyor musunuz?
insanlar sigortasız, asgari ücrete ,kaderleri şımarık bir patronun iki dudağı arasında yaşayıp geçinmeye çalışıyorlar.
kadınlar çalışmayıp sadece erkekler çalışsa işverenler dahamı insaflı olacaktı?
ben iş bulamıyorum..babacım ah babacım ele ayağa düşmeyeyim,kimseye muhtaç olmayayım diye bana sigorta başlatıp emekli ettirmeye ,memur maaşıyla iki kızına ev bırakmaya çalışıyor.o da namazında niyazında temiz bir adam.bana oku eline ekmeğini al kimseye boynunu bükme diyor.
bakın başkasının hayatını kendinizinkiyle kıyaslıyorsunuz.eşiniz memur ve memurlar türkiye şartlarında gayet iyi para kazanıyorlar.eşinizin yerinde olmak için can atan bir sürü insan var.üstelik sizde çok popüler bir sitenin sahibi olarak reklam alıyorsunuz.ve kullanıp önerdiğiniz mutfak robotu muadillerine göre çok pahalı olduğu için ben yan gözle bakamam bile..
doğru dediğiniz gibi adam gibi adamlar kalmadı.daha evvel kadının yeri evidir başlığında adamın biri ‘kadınlar çalışıyor sesini çıkarıyor hak arıyor ‘ diye rahatsız oluyordu.
kadının evde oturmasını suistimal edip nasılsa gidecek yeri yok diye türlü türlü psikolojik ve fiziksel şiddeti gösteren adamlarda var.herkesin kocası sizinki gibi Allah korkusu taşımıyor malesef.
veya şöyle düşünün;
Allah korusun eşiniz ölseydi ya da başka birine kapılıp evini boşlayan bir adam olsaydı iş başa düştü deyip rızk aramaya belki sokağa çıkmak zorunda kalacaktınız.
kadınlar eskiden neden sesini çıkaramıyordu az çok anlatabiliyor muyum?benim annemde böyle bir kadındı.hastanelik oldu şiddetten ve en ağır depresyon ilaçlarını kullandı.
yani adamlarda az değil.ben güvenmiyorum etrafımdaki kötü örneklerden..
Söylediklerine alınmadım kardeşim,
Unuttuğumuz bir husus var ki, o da ne için yaratıldığımızdır. Bizler dünyaya Allah’a kulluk edelim diye gönderildik. Bizim yegane amacımız bu olmalıdır. Kaygılarımız, beklentilerimiz, çabalarımız sadece dünya için olursa sınavı baştan kaybederiz.
Dikkat edersen, belirttiğin bütün kaygılar dünyaya ait ve dünya için. Hep varsayımlar üzerine planlar kuruyorsun. Ya kocam kötü olursa, ya kendi başıma yaşamak zorunda kalırsam vs. Bizi yaratan Rabbimiz bize yaşam içerisinde nasıl davranmamız gerektiğini gerek Kitabı, gerekse Rasulü vasıtasıyla bildirmiştir. Eğer biz yüce bir Yaratıcıya inanıyorsak bu sözde kalmamalı, düşünce ve tavırlarımızda da kendini göstermelidir. Bugün kadınların dışarıda çalışmaya bu denli istek duymaları hep rızık endişesinden kaynaklanmaktadır. Biz herşeyi kendimiz ayarladığımızı veya sadece bizim çabalarımızla olduğunu sanıyoruz. Oysa Rabbimiz ayetlerinde yarattıklarının rızkının kendisine ait olduğunu belirtir.
“Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de, daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktalar. Oysa dünya hayatı ahiret hayatının yanında bir yol azığından ibarettir.” (Rad sûresi 26. âyet)
“Resûlüm deki; Mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım. Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın.” (Âli İmrân sûresi 26.âyet)
Benim babamda beni sigortalı yaptırmak için, çocukluğumdan itibaren tam 11 yıl para yatırdı.1 yıl sonra emekli olup maaşa bağlanacaktım. Ama babam emekli olmama 1 yıl kala sigorta yaptırmanın caiz olmadığını veya şüpheli olduğunu öğrendi. Allah ondan razı olsun, hiç tereddüt etmeden sigortayı bıraktı ve o güne kadar yatırdığı onca para pul değerinde kalmıştı ama umursamadı.
Üstelik çok talibi olan bir kızken, benim sadece islam’i yaşantısı olan, ama işsiz, ama okulunu bitirmemiş ve maddi imkanları olmayan bir gençle evlenmeme Allah rızası için ses çıkarmadı. Beni destekledi.
Ve kardeşim ben çok maddi sıkıntılar çektim zamanında ama Allah’a güvenmekten bir an olsun geri durmadım. Allah bize farklı kapılar açtı ferahlattı. Hiç bir zaman bizi darda koymadı. Bana 4 güzel emanet verdi. Her çocuğum oluşta rızkım biraz daha genişledi. Yaşadım gördüm, Elhamdulillah-i Rabbil alemin….
Birde kimin kazancı nerelere harcanıyor bilemezsin kardeşim. Herkes dışarıdan göründüğü gibi olmayabilir. Kimi daha fazla para kazanayım diye tavizler vererek çalışır fakat “Benim kazancım” der doğru düzgün sadaka veremez. Bazısı da kazandığından hatırı sayılır miktarları sadaka olarak verir. Görüleni ve görülmeyeni, kalplerin taa içinde olanları da yalnız Allah bilir…
Allah’ı kaybeden neyi bulur? Allah’ı bulan neyi kaybeder?
Demem o ki, “ALLAH VAR, PROBLEM YOK”
yazını bir solukta okudum bacım,Allah razı olsun
Cahidem gerçekten Allah rızasını öncelikle gözetmek çok önemli,tevekkül edip kanaatkar olmak.
Müslümanların bir kısmı fakirdir; geçim derdine düşmüş, âhiretini unutmuş, dünya telaşına dalmış, feleğini şaşırmıştır. Allah’ın vermeyi vaat buyurduğu, tekeffül ettiği, rızkının peşinden koşup durmaktadır; garantilinin peşinden koşmakta, istenilen hizmetleri ihmal etmektedir. Halbuki Hz. Peygamber şöyle buyurmuş:
“Her kimin ki niyeti (hedefi, gayesi) âhiret olur; Allah onun dağınığını toparlar; gönlüne zenginlik verir; dünyalık da peşinden burnu sürte sürte (mecburen) gelir, ulaşır.”
“Aksine, her kimin ki niyeti dünya olur; Allah onun işlerini dağıtır, fakirliği iki gözü arasına getirir; dünyalıktan da ona ezelde ne takdir edilmişse ancak o gelir (fazlası değil).”
Şunu söylemeden geçemeyeceğim. Lütfen çalışan hanımlar bunu iyi idrak etsin. Çalışmak bir zorunluluk ise lütfen çalışma amacınızı iyi belirleyin. Ünlü markalara, kozmetiğe, güzel renkli kıyafetlere kısaca hep daha iyisine hep daha lüksüne çalışacaksanız lütfen çalışmayınız. Hem patronunuzu hem ünlü markaları daha ünlü ve zengin etmekten başka bir işe yaramıyor bu döngü. Ben çalışırken hazır ıspanak alırdım vakit yok temizlemeye diye. Bir kilo bile değildi 800 gramına beş tl verirdim hiç unutmuyorum (pahalıydı çünkü yeni çıkmıştı paket ıspanak). Nedenmiş efendim vakit yokmuş çalışıyormuşum !!! Şimdi binlerce kez şükürler olsun evimdeyim ıspanağın kilosuna en fazla bir tl veriyorum yaprağından yemek kökünden çorbasını yapıyorum. Nerede kaldı çalışmak ???? Dünya maaş alırken kenara tek kuruş koymadım. Hoş ben çalıştığım müddetçe ev ödedim istesem de fazla açılamazdım ama en azından ayda on tl bile koysam koyabilirdim. Şimdi evimde eşimin bıraktığı harçlıklardan para biriktiriyorum. Aldığım maaştan bin kat bereketli.Kısaca Cahidem Allah senden bin defa razı olsun 🙂 Elhamdulillah-i Rabbil alemin…
Nurettin Yıldız hocanın evlilikle aileyle ilgili o kadar çok vide ve kitapları var ki dertlere derman niteliğinde tam yerinde Cahide hanımında Mevlüt Özcan beyfendinin tespitleri gibi dikkate şayandır..
Kadında nankör erkek de
http://www.ailehayati.com/aile-kadin-da-nankor-erkek-de-1371.html
Gerçi bu Evlilik Manifestosu bizden geçti ama evlatlaımız için lazım derim…
Bismillahirrahmanirrahim…
Zifafla biten bir nikâh sürecinin müttaki mü’min düzeyinde olması için:
1- Yaşı ve idraki evlenmeye müsait iki mü’min olarak bu işe başlamalıdırlar. Buluğ çağından sonraki her yaş, evlenmek için uygun yaştır. Şu kadar ki gerek erkek ve gerekse kadının yaşı başı geldiği hâlde rüşdü olgunlaşmamış olabilir. Bir ev, bir eş idare edemeyecek zafiyet içinde olabilir. Bu durumda evlenme kararı kişinin velisi tarafından verilmelidir.
2- Eş arayışı, bulunan eş adayı ile görüşme süreci kesinlikle duygusallıktan arındırılmalıdır. Evet, evlilik bir sevgi seli ile yürür ama görüşmeleri, sonuçları ehil olanlarla istişare ederek, istihare yaparak, acele etmeyerek duygusallığı mümkün olan en alt sınıra indirmek gerekir.
3- Evlilik arayışından itibaren zifafa kadar olan süreçte ebeveyni hiçbir şekilde dışlamamak bereketin kaynağıdır. Onların rızası ve tecrübeleri iyi bir kaynak olarak korunmalıdır.
4- Gerek kadın ve gerekse erkek tarafı, bedenlerine eş aramalıdırlar. Hırslarına ve tamahlarına eş arayanların evlilikleri uzun süreli olmayabilir. Bedene eş aramakla hırs ve tamaha eş aramak arasındaki en bariz fark, mobilya ve ev eşyasında, düğün tarzında ortaya çıkar. Uygun bir eş adayını sunta ve boya eksiğinden ötürü dışlamak bunun göstergesidir. Eşler birbirlerini beğenmişler ise ve bu beğenme de istişare ve istihare ile tekit edilmiş ise en değerli mobilya ve en pahalı düğün bile ona bir katkı getiremiyor olmalıdır. İşin gerçeği budur.
5- Her iki taraf da, dinî hassasiyetlerin suistimal edilmesine karşı basiretli davranmalıdırlar. Mehir bile istemeyen bir samimiyetin suistimal edilip edilmediğini test etmek gerekir.
6- Eş adayları, birbirlerine ileride sorun olabilecek özel hâllerini; mesela geçirdikleri ameliyatları ve kalıcı hastalıklarını muhakkak söylemelidirler. Çok özel durumlar söz konusu ise bu, nikâh akdi esnasında da konuşulmalı ve herkesin kabulü aranmalıdır.
7- Eş adayları ekonomik refah seviyesi açısından hangi düzeyde bir hayat tarzı üzerinde anlaştıklarını konuşmalıdırlar.
8- Eş adayları kesinlikle birbirlerini görmeli ve beğenmelidirler. Tavsiye üzerine kurulan, göz zevkinin tatmin olmadığı bir evlilik Sünnet’e de aykırıdır.
9- Aynı cemaatten, aynı tarikattan olma gibi sebepler üzerine evlilik inşa edilemez. Kesinlikle bedenlerin uyuşmasını sağlamak gerekmektedir. Eğer bedenler ve beyinler uyuşmuş ise aynı cemaatten, aynı yöreden olma gibi nedenler takviye edici rolünde olabilir. Babaların, annelerin arkadaşlığı gibi nedenler su köpüğü düzeyindedir.
10- Eş adaylarının görüşmeleri aylarca sürmemelidir. Halvet olmayacak bir ortamda, ileri derecedeki konuların bulunmadığı şeyleri görüşmelidirler. Bu görüşmelerde boş vaatler vermemeli, görüştükleri şeylerin özetini istişare ettikleri şahıslarla istişare etmeli, sonrasında onay vermelidirler.
11- Nikâhın zifaftan çok önce kıyılması, kadının aleyhine bir durumdur. Daha rahat görüşmeyi sağlama gibi uçuk bir gerekçe üzerine oturtulan nikâh, kadının zulüm görmesine neden olabilir. Caiz olup olmadığından önce akıllıca olup olmadığına bakmak gerekir. Nikâh, zifaftan bir iki gün önce olmalıdır. Nikâhtan önceki durumun da her iki taraf açısından ‘iki yabancı’ pozisyonunda olduğu unutulmamalıdır.
12- Nişan ve nikâh arasındaki süre, bir iki hafta gibi dar bir zaman da olmamalı, aylarca süren uzun bir zaman da olmamalıdır. Tanışma, muhtemel sorunları tespit etme gibi sonuçlar için yeterli bir zaman tayin edilmeli ve buna uyulmalıdır.
13- Gerek nişan esnasında ve gerekse sonraki dönemlerde ailelerin birbirlerine verdikleri hediyeler, takılar ve benzeri şeylerin durumu netleştirilmelidir. Emanet mi yoksa hediye mi olduğu belirlenmeli, muhtemel bir ayrılıkta o eşyanın sorun olmasına mani olunmalıdır.
14- Ev eşyasında kadının talepleri ağırlıkta olan bir uygulama yapılmalıdır. İsrafa, kör taklide ve lükse kaçmayan talepler saygıyla karşılanmalıdır.
15- Nikâh öncesinde ileriki hayata dair ayrıntılar görüşülürken şu üç konu asla görüşülmeye bile alınmamalıdır: Cima, çocuk sayısı, erkeğin bir puan önde olması. Bu üç konunun görüşülmesi bile İslamîliğin zedelenmesine neden olur. Müslüman bir aile sınırsız ve tartışmasız bir yatak odası ilişkisi üzerine kurulur. Çocuğu aile yapmaz, Allah yaratır. Aile de Allah Teâlâ’nın yaratmasına vesile olmaktan mutlu olur. Erkek, Allah’ın verdiği bir hak olarak evin emredeni olur. Emretmenin gereğini de Allah’a hesap olarak verir.
16- Bir evin tek erkeği olmak gibi özel durumu olanlar ebeveynleri ile yaşayacaklarsa bunu hanım adayına izah etmelidirler. Tavsiye edilen; bir evde iki ailenin olmamasıdır. Hanım adayının böyle bir talebe ‘Hayır!’ demesi, Allah’ın ona verdiği bir haktır. Kimse onu bu hakkını kullandığı için ayıplayamaz. Kabul etmesi hâlinde bu kabulün duygusal bir karar olup olmadığı, onun büyükleri tarafından iyi tahlil edilmelidir. Önce söz verip sonra da sözün altında kalmak mü’mince bir tavır değildir.
17- Erkeğin ebeveynlik görevleri, erkeğin kendi görevidir. Rızası dışında bu görevleri eşine yükleyemez.
18- Mehir, kadının şer’i bir hakkıdır. Ne kadar ve nasıl bir mehir isteyeceğine kadın karar vermelidir. Nikâhtan önce mehrin ayrıntıları konuşulmalıdır. Erkek tarafından şu veya bu taleplerde bulunulduktan sonra bir de nikâh akdi esnasında mehir konuşulması yerine, ilk anda mehir olarak istenecekler konuşulup karara bağlanmalıdır.
19- Evlenme yoluna girenler, duayı ihmal etmemelidirler. Bir yandan esbaba tevessül ederken bir yandan da muvaffakiyet için hususi dua etmelidirler.
20- Yakın akraba evliliğinin ilke olarak yararlı/zararlı değerlendirilmesi yerine şahsın kendi özel durumuna göre karar vermesi icap eder. Bu da ancak istişare ile sonuçlandırılabilecek bir karar olmalıdır.
21- Eş adaylarının kültür farklılıkları da dikkate alınmalıdır. Duygusallığın ve diğer etkenlerin kapatamayacağı düzeyde bir fark, yıllarca sorunlu bir aile ortamına zemin hazırlayabilir. Tahsil durumu da gözden kaçırılmamalıdır. Bilhassa yüksek tahsilli hanımların, erkeklerin beklentilerine cevap vermede ya da onların erkeklerden beklentilerinin karşılık bulmasında sorunlar olabilmektedir. Eğer erkeğin aradaki farkı kabullenmesini gerektirecek özel bir durumu yoksa, erkek yüksek tahsilli bir bayanla evlenmeyi tercih etmemelidir.
22- Tesettürlü olmak, hafız ve Arapça biliyor olmak, tarikat erbabı olmak evlenilecek iyi biri olmak değildir. Bu vasıflar, kişinin kendisi için iyi bir durumu gösteriyor olabilir. Ama ikinci bir insana karşı karakterini göstermez. O nedenle, hafız olanı, Arapça bileni, tarikat erbabı olanı tercihe daha şayan görmenin ötesinde kör bir teslimiyete yanaşmamalıyız.
23- İyi bir hanımefendinin en muhtaç olduğu bilgi, sırasıyla Fıkıh bilgisi/eşlik-annelik bilgisi olmalıdır. Bir de sabırlı ise SALİHA KADIN olma özelliğine en yakın noktada bulunmaktadır.
24- Evlilik sürecinin işletilmesinde yöresel örflere kilitlenmek, zaman ve heyecan israfından başka bir şey değildir. Tamamen yok saymamakla beraber makul olanlarına itibar edilebilir.
25- Nişan sonrasındaki dönemde erkek ve kadın, kendisini evliliğe hazırlamalıdır. Bu hazırlık mobilya ve ticaret üzerinden değil, ruh ve heyecan üzerinden olmalıdır. Müfsit fikirli insanlarla istişare yapılmamalı, gezip tozma yerine dua ve tefekkürle derinleşmeye çalışılmalıdır.
26- Evlilik kararında ve uygulamasında anne babalar dışlanmamalı, onlara dışlanmışlık hissi verilmemelidir. Paraları varsa veya yoksa onlar değerlidirler, duaları paralarından daha önemlidir.
27- Düğün günü kararı, kadın tarafının tercihine göre belirlenmelidir.
28- Düğün sadece bir ilandır; iki adayın helal yolla bir araya geldiklerinin tescil edilmesine düğün denir. Sünnet’e uygun bir düğünde:
a- İsraf yoktur, (bir günlüğüne giyilecek elbise, takı vb. taklitler…)
b- Abartı yoktur,
c- Gösteriş yoktur,
d- İhtilat (erkek-kadın karışıklığı) yoktur,
e- Müzik yoktur,
f- Neşesizlik, cihat marşları, şehadet davetiyeleri yoktur,
g- Namaz kaçırmak yoktur,
h- Gelini erkeklerin ortasına çıkarmak, fotoğraf çektirmek yoktur.
Bunun aksine:
a- Tebrik ve dua vardır,
b- Neşe vardır,
c- Dilenciliğe ve ihaleye dönüşmeyen bir destek olma, yardım etme vardır.
29- Düğün öncesinde ve sonrasında, yakın akraba ve arkadaş sululuğu bize göre değildir. Damadı dövmek, nimetleri eğlence meselesi hâline getirmek, yoğurt dökmek bize göre şeyler değildir.
30- Düğün öncesinde ve sonrasında hanımların/erkeklerin kendi aralarında yatak odasına ait meseleleri konuşup yüz kızartacak sözler sarf etmeleri ahlâksızlıktır. Mahremiyet sınırlarını aşan hiçbir şeyi kabul edemeyiz.
31- Gerek hanım ve gerekse erkek bir ilmihâl kitabından evliliğin ilk günlerini, cimayı okumalıdırlar. Birbirlerinin haklarına, görevlerine vâkıf olmalıdırlar.
32- Her iki tarafın da değerli gördüğü bir kişinin ziyaretinde bulunulup ondan tavsiyeler alınmalı ve o tavsiyelere önem verilmelidir.
33- Nikâh akdi esnasında susmak değil konuşmak doğru olandır. Usulen, adet yerini bulsun diye nikâh akdi yapılmaz. Herkes aleni konuşmalı, içindekini dökmeli, şahitler de olan/söylenen her şeye şahit olmalıdırlar.
34- Erkek ve kadın, nikâh akdinden sonra şunu bilmelidirler: Yıllarca sürecek bir SABIR TÜNELİ YOLCULUĞUNA çıkılmıştır. Sabrı kaybeden her şeyi kaybedecektir.
35- Nikâhlanıp bir eve kapananlar, evlerini maddi ve manevi bütün mikroplardan korumalıdırlar. Taklitten kaçınmalıdırlar. Orayı cennet yapmasını bilmelidirler. Ama cennetin de pek ucuz olmayacağını unutmadan…
Evlilik budur.
Evlilik cihattır.
Evlilik cennete giden yoldur.
Evlilik dinin yarısıdır.
Evlilik Peygamber aleyhisselamın yoludur.
Nureddin Yıldız
cahide hanım
ibadetlerimi düzgün bir şekilde yapmaya çalışan biriyim şükürler olsun
ancak nafile ibadetleride hayatıma sokmak istiyorum fakat düzenli değilim bu konuda
evimizi çocukları ihmal etmeden dengede tutarak günümüzü nasıl bölmeliyiz.
saçma bir soru ise yayınlamayın lütfen
Canan kardeş ameller az da olsa devamlı olanı hayırlıymış..2 rekat duha namazı 2 rekat evvabin 2 rekat teheccüt namazı hem hafif hemde çok sevap..ne evimizle nede çocuklarımızla ilgilenmemize engel olmaz..istersen önce sadece duha namazı ile başla..iyice alışınca diğerlerini ekle..her namazdan sonrada Allahım bana nafile ibadetleri sevdir kolaylaştır diye dua edebilirsiniz..Allah yardımcınız olsun..
Peygamber efendimizin hanimlari tum muminlerin annesi masafesinde oldugu halde ayet i kerimede
Ey muminler Ezvac-i mudahherattan birsey istediginizde o seyi onlardan perde arkasindan isteyin.Iste bu perde arkasindan istemeniz sizin ve ezvaci Nebinin kalplerinize ziyade taharettir.Allah resulude soyle buyurmus bir hadisi serifinde: Kadin avrettir.Binaenaleyn evinden cikinca seytan onu gozetler ve ardina duser.Kadinin Allah rahmetini en yakin zamani, evinin derinliginde icinde oturdugu zamandir.
Cilbabli da olsa carsaflida olsa mecburiyet olmadan kadinin carsi pazar gezmesi dinimizde yoktur.
Vallahi kadinda adamda edebiyle calistimi hic bir sey olmaz bence .fakat maalesef toplumumuz ahlaken cok bozuk .is yerine girince selam vermenizi bile yanlis anlayabilecek kapasitede kalbi kararmis insanlar var .buda egitimsizlikten kaynaklanixor .üniversiteyi isterseniz dört kez bitirin manevi olarak bos ve bir sey bilmeden yasiyor zinanin ne büyük veaffedilmez bor günah oldugunu bilmiyorsaniz ,acinacak haldesinizdir .ayrica calisan kadinlar bence hic alinmasin ortamin hercegi bu nedense insanlar serbestlestikce ve rahatladikca adlinda daha makul olacaklarina daha doyumsuz oluyorlar ki nedenini bir türlü cözemedim .fakat yine burada biz kadinlara büyük görev düsüyor bence cocuklarimizi iyi egitmeliyiz.
YAZININ HER KELİMESİNE KATILIYORUM. ARKADAŞLARIMLA BU KONUYU TARTIŞMIŞTIK. BANA DEMİŞLERDİKİ O ZAMAN DOKTORA GİTMEK İSTEDİĞİNDE KADIN DOKTOR ARAMA VEYA BU ÖĞRETMEN KIZIMA NİYE BÖYLE YAPMIŞ, ÖĞRETMİŞ DE DEME DEDİLER. ONDAN SONRA TEKRAR BİR DÜŞÜNCE ALDI BENİ. ALLAHA EMANET OLUN!
haramla helal bır arada olmaz kadınların nasıl erkeklerle bır arada olması yasaksa erkelerınde kadınlarla muhabbetten goz temasından uzak durmalıdır.haram cok cazıp gelır ınsana ve bır anlık sehvet ugruna bır omur boyu esır kalırsın gunah zındanında.BİR GUN MEHMET AKIF ERSOY CARSIDA YURURKEN CARSAFLI BIRINI GORUR VE GOZLERI HOSUNA GIDER ONU TAKIP EDER IZDIVAC NIYETI ILE.KIZ GIDER GIDER EVINE GIRERKEN DONER ARKASINI VE DERKİ; ABI NEDEN CARSIDAN BERI BENI TAKIP EDIYORSUN…….BUNUN SONUCUNDA MEHMET AKIF YAPTIGININ FARKINA VARIP TOVBE ETMISTIR.bu ıse sadece bır cıft goz ya sımdıı…..oyle arzu edıyorumkı ıslamı hakkıyla yasayan bır ulke olup kadınların cılbablarıyla gezıp edep haya tımsalı olup dunyaya ıslamla saracak evlatlar yetısmermelerını.bu ıs ıse ancak ıslamı sevmek ıle olur ınsanlar farkında olmadan kendı dınlerıne dusman olmus.en kapalısı dedıgın bıle modaya uymus.ama bız bunları degıl bunlardan daha ıyı olanları ornek almamız lazım