Neyi Boykot Ediyoruz?

Paramız yabancıya gitmesin diye hep tanıdıklardan alış veriş yaptık. Sonuç: Onlar da birer yabancıya dönüştü. İbrahim Tenekeci

Her israil’in Gazze’ye  saldırmasından sonra aklımıza ilk gelen şey “Boykot” yapmak olur.  Ani bir heyecanla evimizde olan israil ve destekcisi ülkelerin ürünlerini atarak, israil’den intikam almaya çalışırız.  Sonra elimizde kocaman bir listeyle markette markalar arasında dolaşmaya, barkod okumaya başlarız. Öyle içten ve samimi duygularla yaparız ki bunu, biz bu malları almayınca , yerli mallara rağbet edince israil ve yandaş ülkeler batacak sanırız.

Gerçi büyük bir istek ve kararlılıkla başladığımız boykotları, aylar içinde uygulayanların sayısı üçe beşe düşer ama olsun. Her daim boykotu uygulayan birileri mutlaka vardır.

Yıllardır bahsi geçen ürünleri elimden geldiğince boykot etmeye çalışırım. Fakat son zamanlarda bu konuyu kendi içimde sorgulamaya başladım.

Evet israil mallarını, fransız mallarını boykot edelim. Amerikan malları da boykot edilmeli, zira israile destek oluyor. Rus mallarını almamalıyız, zalim esed’e destek oluyor. İran da öyle…Doğu Türkistan’lı müslüman kardeşlerimize zulmettiği için piyasadaki malların çoğunluğunu oluşturan çin mallarına da  el sürmeyelim!

Eee ne kaldı geriye? Şimdi “Cevabı basit: Yerli mallar alalım” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Yerli malları almak, kendi ülkemize katkıda bulunmak, israil ve yandaşlarına darbe vurmak gibi algılandığı için bu düşünce ilk etapta bize çok akıllıca geliyor.

Fakat çok tanınmış olan yerli firmaların çoğunun yahudi ortakları olduğunu bilmiyoruz tabi.  Hele yahudiden daha beter islam ve müslüman düşmanı olanların mallarını alınca, İslam’a ve Müslümana nasıl bir katkıda bulunacağız? merak ediyorum.

Ünlü bir artiste, şarkıcıya tomarla para sayıp reklam filmi hazırlayan firmalara da param geçsin istemiyorum şahsen. Ve millet her boykot dediğinde, “Nasıl olsa benden almaya mecburlar” düşüncesiyle, mallarına fahiş artışlar yapanlara da geçmesin param. Yahudiden beter yerli firma sahipleri var bu ülkede. Yerli bir halı firmasının fabrikalarında, çalışanlarının namaz kılmasına izin vermediğini hatırlayın.

Yıllardır destek olduğumuz yerli firmaların ürünlerinde kullandıkları katkı maddelerinin neredeyse tamamı avrupadan ithal. Siz güya çocuğunuza yerli marka jelibon yediriyorsunuz ama firma bu jelatinleri brezilya’dan ithal ediyor.  Yerli üretim sebze yediğinizi sanıyorsunuz, tohumu israil’den.

“Yürü bre yalan dünya

Senin aslın Amerikan

Etekliğin basma olsa

Kefen bezin Amerikan”

Hassasiyetleriniz vardır. Yediğinizin içinde ne olduğunu bilmek istersiniz. Avrupa’da bizim boykot ettiğimiz firmayı arayıp içeriğini sorduğunuzda, firmalar size doğruyu söylerken, ülkemizdeki “bizden” dediğiniz firmalardan bu konularda sorduğunuz sorular için çoğunlukla cevap bulamaz ya da doğru bilgi alamazsınız.

Bindiğiniz araba yerli malı mı? Kullandığınız beyaz eşya yerli malı mı? Deterjan yerli malı mı? Cep telefonu, bilgisayarlar, internet erişimini sağlayan yazılımlar yerli malı mı?  Kandırmayalım kendimizi dostlar, izlediğimiz TV kanalları bile bizden değil. Bizden sandıklarımız bile bizden değil. Daha da vahimi var. Konuştuğumuz dil, kullandığımız harfler bile bizden değil. 

Özüne, tarihine, ecdadına bizim kadar düşman olan bir millet var mı? Hâlâ çocuklarımıza padişahların yurdumuzdan nasıl kovulduğu bir marifet gibi anlatılıyor. Ecdadımız vatan haini gibi gösteriliyor. 600 küsür yıl süren bir imparatorluk hiçe sayılarak, çocuklarımız tarihine düşman ediliyor. Bir milletin dilini yok ederek, geçmişini unutturmaya çalışanlar, dinini, geleneklerini yok etmeye cehd edenler hâlâ bir kahraman gibi gösterilerek, hayatları siyer ezberletilir gibi ezberletiliyor.

Yeni nesiller 1500 yıllık tarihin birikimi olan kıymetli eserleri anlayamayacak kadar cahil ve dolayısıyla geçmişine yabancı. Osmanlı’da bir eğitim yuvası olan Harem’i bile avrupalı yazarların kalemiyle yazılan kitaplardan öğrenmeye çalışıyoruz. Neredeyse seyretmeyenin kalmadığı dizileri kaçırmayıp, ecdadımızı uçkur düşkünü insanlar olarak yaftalıyoruz.

Eğitimde milim gelişme gösteremedik. Her köşe başına bir put dikmeye gayret gösterdiğimiz kadar, çocukları dininden ve örflerinden koparmadan fenni ilimleri öğretmeyi, Fatihler, Sinanlar yetiştirmeyi beceremedik.

Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethederken kullandığı topun çizimlerini kendi yapmıştır. Bugün israil’e saldırmaya kalksanız kullanacağınız silahlar, uçaklar, ne kadar mühimmat var ise zaten israil’in. Kimin silahıyla kimi vuracaksınız?

Saçma sapan, yalan yanlış kahramanlık hikayeleriyle uyutulan, hâlâ 10. yıl marşıyla beyinleri iğdiş edilen, güya eğitim verilen kaç çocuk doğrulup da bugünün Fatih’i olacak? Fatih gibi, Sinan gibi olabilecek çocuklar da zaten kıymeti bilinmediği için beyin göçüne kurban oluyor…

Farkında mısınız sadece kendimizi kandırıyoruz. Yapmaya çalıştıklarımız kendimizi avutmanın ötesine geçemiyor. israil’i lanetlediğimiz kadar, kapitalizmi lanetliyemiyoruz. Sözlerimizi büyüttüğümüz kadar, fiiliyatımızı büyütemiyoruz.  Dilimizden dökülenler, kalbimize aksetmiyor. Yürekten çıkmayanlar, kalplere tesir etmiyor.

Dünyanın konforu, debdebesi sarmalamış bizleri. En iyi becerebildiğimiz şey tüketmek. Dilimizi, değerlerimizi tüketiyoruz. Edebimizi, zerafetimizi, inancımızı tüketiyoruz. Sözümüzü tüketiyoruz.  Özümüzü, ömrümüzü tüketiyoruz.  Yahudiyi boykot ederken, yahudileşen yerlileri fark etmiyoruz. Sonra kalkıp alengirli laflar ediyor ve o lafların altında yine kendimiz eziliyoruz. 

Kahrolsun israil!, yahudi mallarına kesintisiz boykot!  Hepimiz Gazze’liyiz!  Peh! Peh! Peh…!!!

Cahide Sultan