30 yaşında evlendi. 5 yıl sonra bir çocuğu oldu. Çocuk 1 yaşına geldi. Doğum izni bitti. Kariyerine devam etmesi lazımdı. Onca yıl çalışıp çabalamıştı. Emeklerini heba edemezdi. Çok acil bir kreş araştırmasına girdi. Onlarca kreş içinden hangisini seçseydi acaba? Çalışma saatlerine uyması lazımdı. Sınıflar kaç kişilikti? Kaç öğün yemek vardı? Sınıflar sıcak mıydı? Hafta sonu eşiyle bir yemeğe gidecek olsa mesela, çocuğu kreşe bir kaç saatliğine bırakabilir miydi?
Ona sordu, buna sordu ama evladına sormadı…
26 yaşında ev hanımıydı. İlk çocuğu 3 yaşındayken, ikinci çocuğu doğdu. Dışarda çalışmıyordu ama ilk çocuğa vakit ayıramıyordu. Evin işi bitmiyordu. Çocuk kendisine daha bir düşkün olmuştu sanki. Kardeşini kıskanıyordu. Bütün gün onlarla ilgileniyordu. Yaptığı temizlik bile kendini göstermiyordu. Arkadaş toplantılarıda sekteye uğramıştı. Ne oturduğundan, ne konuştuğundan bir şey anlamıyordu. İlk çocuğu kreşe verse rahatlıyacaktı. Bütün gün faal olan bir kreş bulmalıydı.
Eşe sordu, dosta sordu ama çocuğuna sormadı…
Sosyal bir derneğin faal üyesiydi. Çocuğu doğduktan sonra eve kapanmak ona çok zor gelmişti. Çeşitli organizasyonlarda o hep başroldeydi. Tanınan ve aranan biriydi. Geniş bir çevreye sahipti. Evet bir müddet evde olmak zorundaydı. Ama yıllarca buna katlanamazdı. Annesi yakında değildi, kayın validesine güvenmiyordu. Çocuk biraz kendini toparlayıp ayaklanınca kreşe vermek şarttı.
Pedagoga sordu, psikologa sordu, ama çocuğuna sormadı…
Dini değerlerine çok bağlı bir hanımdı. Haftanın en az beş günü katıldığı sohbetler, tefsir, siyer dersleri, Arapça, Osmanlıca kursları vardı. Müslüman bir hanım kendisini yetiştirmeli, ilmine ilim katmalıydı. Sıkça yapılan hayır kermeslerine katkıları büyüktü. Bir çok kapıyı çalar bilfiil yardım toplardı. Bebeğinin emzirme süresini yoğun temposundan dolayı tamamlayamamıştı. Sohbetlerde çocuk kabul etmiyorlar, kabul etseler bile çocuk sıkılıyor, ağlıyor durmuyordu. Şöyle çocuğa bakacak, hemde islami eğitim verecek bir kreş bulsaydı ne iyi olurdu. Kuran öğrenirdi çocuk. Birazda Esma-ul hüsna… Ve vicdanını sükuna erdirecek bir dolu şey…
Kitaplara sordu, hocalara sordu, ama çocuğuna sormadı…
Henüz cümlelere yetecek kadar kelimeleri olmayan küçücük bir çocuktu. En çok “Anne” demeyi severdi. En iyi bildiği kelimede oydu zaten. Bir sabah kimseye anlatamayacağı, büyüklerin asla göremeyeceği renkli rüyasından dürtüklenerek uyandırıldığı zamanda, “Ne oluyor?” demeye kelimeleri yetmemişti. Annesi niçin böyle aceleciydi? O hızlı tempo içersinde söylenen bir kaç süslü söz neden çocuğu rahatlatmamıştı?
Aceleyle ağzına sokuşturulan bir kaç lokmayı hiç yemek istememişti. Yüzü yıkandı, saçı düzeltildi. Cici kıyafetler giydirdi annesi. Dışarıdan bir korna sesi geliyordu. Annesi merdivenlerden koşar adımlarla indirdi onu. Kapının önünde büyükçe bir araba duruyordu. Tıpkı büyük bir oyuncak gibiydi. Annesinin yüzüne gülümseyerek baktı ve “Attaaa!” dedi. “Evet” diyordu annesi, “attaya gidiyorsun”. Arabanın içinden çıkan süslü bir teyze kollarını uzattı. “Hadi gel bakalım” dedi. Annesinin kollarından koparılarak alındı sanki. Annesi el sallıyor “by, by” diyordu. Hayır! Bu atta olamazdı. Attalar hep mutlu etmişti onu. Annesi yanında olur, sıcağını hissettirirdi ona. Arada bir kızsa bile yine gider huzuru annesinde bulurdu…
Yol boyunca çok ağlamıştı. Sürekli “Tamam sus artık” demişti süslü teyze. Daha önce hiç görmediği bir yere götürdüler. İçeride bir sürü tanımadığı çocuk vardı. Bir çok da oyuncak… Ama annesi neden yoktu? Sevdiği oyuncaklar, dişlediği bez topu, ayıcığı, kendi yatağı, anne sıcağı… Annesizliğini ona bildiği kelimelerle kim izah edebilirdi?
Ağlaması dursa da içlenip dudak bükmeleri akşama kadar devam etti. Süslü teyze devamlı şöyle yap, böyle yap diyordu. Çok sıkılmıştı…üç gün, beş gün… ne zaman bitecek demeye de yetmedi kelimeleri. “Evimi istiyorum”, “annemi istiyorum”, “gitmem bir daha!” diyemedi. Gözyaşlarına sığdırdığı feryatlarını kim anlayabilirdi?
Babası anlamadı, annesi anlamadı, süslü teyze anlamadı dilinden…
Bir çocuk ne zaman ayrılmak isterdi annesinden? Her sabah kan uykudan uyandırılıp, ağlayarak annesinden ayrılmaya kaç ay, kaç gün dayanabilirdi? Kim annesi gibi bakardı gözlerine…Kim annesi gibi “yavrum” derdi? Kaç süslü teyze, bir Anne ederdi?
Birde ona sorsalardı, okuyabilselerdi gözyaşlarını…Kelimeleri yetse çok şey anlatacaktı…
Falana soruldu, filana soruldu, az bilene, çok bilene soruldu ama ona sorulmadı….
Cahide Sultan
Not: Bir sonraki yazı: “Sevgisiz kucaklarda büyüyen çocuklar”
selamün aleyküm cahide abla, benim de çokça düşündüğüm bir konu hakkında yazmışsınız. çok zaman geçmiş ama okumak bu güne kısmetmiş. çevre baskısı diye de bir yönü var kadının çalışmasının. ben de üniversite mezunu ev hanımı bir anne olarak kendi tecrübemi paylaşmak isterim.
21 yaşında okulumu bitirip evlendim. 22 yaşımda bir oğlum oldu. arkadaşlarımın hepsinden erkendi. çok büyük maddi sıkıntılara rağmen evde kalıp çocuğumu büyütmek, terbiye etmek, ona doymak istedim. hayatımın en güzel tecrübesi oldu yavrum. 4,5 yaşına kadar evde kaldık beraber. sonra ev yetmemeye başladı.bir de televizyondan uzak tutmaya çalışıp oturup çocukla bir kaç saat eli işi, proje yapsanız bile tavana bakıp “of anne çok sıkıldım” diyen ve yer yer hırçınlaşan bir çocuğunuz oluyor. çocuğa yetmediğini fark ediyorsunuz. imkanım doğrultusunda bir kreş buldum. şimdi de kreşin saatlariyle oynuyorum. aslında kreş sabahtan akşama, ama ben istediğimde götürüyorum. öğretmeni biraz kızıyor fakat çok takmıyorum.kahvaltımı hazırlıyorum, ailecek kahvaltı ediyoruz, eşimi gönderiyorum, evimi topluyorum, oynuyoruz,son 3-4 saate çocuğu okula götürüyorum. akşam alıyorum. ailecek çok değişiklik olduğunu fark ediyoruz oğlumda. hırçınlığı geçti, okula alıştı.oynayıp el işleri yapıp, cüzünü okuyup geliyor. yaşıtlarıyla enerjisini atıyor, paylaşmayı, iş birliğini, bazen kavga etmeyi, kendini savunmayı öğreniyor. okula gittiği 3 ayın 1 ayını; hasta oldu, hazır değil diye evde geçirdi. o zaman bile sıkılmadı. kendi başına bir şeyler yapmayı öğrenmişti.velhasıl ben memnunum kreş tecrübemden.
fakat yazımın başında çevre baskısı demiştim ya sebeplerden birine.işte benim sorunum burada. oğlumun yalnız kalmasının asıl sebebi kardeşinin olmaması.çocuğum 3-4 yaşındayken fark ettim kardeşin büyük ihtiyaç olduğunu. kısmet diyelim, fakat çocuk büyütüp evde kaldığım o seneleri bir de bana sorun. senelerce okutup, bütün okullardan büyük başarılarla göğüslerini kabartarak mezun ettikleri kızlarının eğitimini çöpe atıp evde oturmasını, mesleğinin, titrinin olmamasını ailem hiç kabullenemedi. bir yabancının “ee şimdi ne yapıyorsun sen*” sorusuna babamın verdiği cevabı hiç unutmam : “o çocuktan kopup da bir şey yapamaz”.üzülsem de kızmıyorum. babam, annem okurken mamamı vermiş, beni büyütmüş elleri öpülesi, şefkat timsali bir insandır. tabi ki nice umutlar yüklüyorsun gözünün nuruna. fakat bu ne kadar doğalsa benim çocuğumu kendim büyütmek istememem de o kadar doğal. yine de bunları bilmek; gözlerinde iftihar tablosundan büyük bir hayal kırıklığına dönüştüğümü görmeme engel olmadı. arkadaşlarının kızları şuralara girmiş, şunları bitirmiş derken üzülen annemin, benim evde otururken eğlenmek için girdiğim açıköğretim fakültesini bile bir heves arkadaşlarına kızım ikinci üniversite okuyor diye anlatışı hem güldürmüş hem düşündürmüştü. bir yandan maddi sıkıntı yaşarken eşimin ailesi de evde oturmam üzerine laf sokup dururdu.zaten bırakmazdım ama yine de çocuğa bakarım diyen olmadı fakat “e sen de ne oldun şimdi, bari ev kızı alsaydık da becerikli olsaydı” diyen çoktu 🙂
bunlardan sonra erken yaşta anne olmaktan çok memnun olmakla beraber okuldan sonra 2 senemi kariyere ayırmamamın 7 senelik gecikmeye neden olacağını bizzat tecrübe ettim. çocuğumu ellerimle büyüttüm, şimdi kendime zaman ayırdım. severek yapacağım ve evime de zaman ayırabileceğim bir iş olduğu için öğretmenliğe hazırlanıyorum. çocuk bakmak çok güzel, fakat çalışmak da öyle. sırf ailemi mutlu etmek için değil, kişisel tatmin bulmak için de. çocuğumla çok mutluyum ama devamlı evde olmaktan, ev işleriyle cebelleşmekten değilim. adının iş olması gerekmiyor, saydığınız pek çok aktivite olur, dışarıda biraz zaman çok şey değiştirir, verim, bereket getirir hayata.yalnızca heva, heves ya da kapris değil kadının dışarıya çıkmak istemesi.önemli. benim için bunun tek bir şartı var; çocuğumu ben büyütmüş olayım, 5,6 yaşında sosyalleşebileceği yaşa getireyim.
çok uzun bir yazı yazdım. hikayemi anlattım aslında. yazınızı okuyunca devamlı düşündüğüm fakat kimseyle konuşmadığım bir konu olduğu için içimi dökmek istedim. yorumumun her yerinden belli oluyor zaten. çocuk en önemli şey, fakat çalışmak da önemli demeye getirdim kendimce. burda bir blog hazırlayıp bu kadar emek verip insanlara ulaşmak da sizin çalışmanız mesela. “a room of her own” virginia woolf’un deyişiyle.”kendine ait bir oda”.. ister yemek pişirsin içinde, ister yazı yazsın, ister öğretsin, ister bina çizimleri yapsın. kadın sorunları çok da farklı değil bütün dünyada. kadın erkek herkesin kendini tamamlamaya ve tanımlamaya ihtiyacı var. çocuklarsa hayat yolunda en güzel imtihanımız. yüz akıyla ve Allah’ın rahmetiyle sınavımızı verebilmemiz dileğiyle.
Anenin babanın düşünceleri cok normal, ben de kız annesi olarak aynı şeyleri düşünüyorum.Çocugunu büyütmen tabii ki önemli.Ben kızlarımı okuttum, evlendiğinizde bile calışın çalışmazsanız size hakkımı helal etmem dedim.Dünya hali insanın başına herşey gelir.sana canım sen benim herşeyimsin diyen eşin bir bakmışsın başka birini bulmuş.aaaa benim ki asla yapmaz deme örneklerini çok gördüm.öğretmenlik çok güzel bir meslek, inşallah yaparsın.
Bilmiyorum Zeynep hanım, hele ki bugünlerde eşim çok sorguluyor benim koşuşturmalarımı, dolayısıyla ben de. Ben evi çok seviyorum. Bu kadar çalışmada çocuğumu ihmal etmedim ama kendimi ihmal ettim. Çalışacağım diye kendime çok yüklendim. Değer mi bilmiyorum. Sevdiğim ve beni seven eşim huzurluyum senle yuvamda,dışarıya istediğinde çık, para kazanmak için değil derken. Çalışmak için uğraşıyorum ama bir yandan çok abartılı geliyor bana ayaklarının üstünde duran çalışan kadın imajı. Yine de insan oğlu çiğ süt emmiş. Bugün böyle diyen, yarın da der mi acaba? Çoğu güvenilmez diyor. Bense güvenmek istiyorum. Umarım mesajımı okur ve cevap verirsiniz.
Sümeyye hanım siz yazalı çok olmuş ama ben yeni görüyorum. Yazdıklarınız benim şimdilerde yaşadıklarıma çok benziyor. Ben de üniversite mezunuyum, çalışmıyorum. Bir buçuk Yaşında bir kızım var, onunla birlikteyim. Ama çalışmama sebebim kızım değil. Allah’ın izniyle olabildiğince evden bir Şeyler yapıp (özel ders gibi) dışarıda çalışmamayı istiyorum. Iyi hayatının Kadınlardan maddi manevi pek çok şey götürdüğünü düşünüyorum. Benim ilk sebebim bir kadın olarak bulunmak istemeyeceğim ortamlarda bulunacak zorunda olmak. Onun dışında tüm gün iş yerinde çalışıp eve döndüğünüzde yapmanız gereken yine pek çok şey olması da var tabii. Inanın sık sık düşünüyorum çalışan kadınlar nasıl yetişiyorlar bu işlere diye! Ve sizin aklınıza takılan Kısım tabii ki benim de aklıma geliyor. Evet eşim her türlü maddi ihtiyacımızı karşılıyor ama ya bir gün karşılamazsa! Bunu da Allah’a sığınarak geliştiriyorum. Neyin garantisi var ki. Elbette bu ihtimal de gerçekleşebilir, ama bir yerlerde çalışıp da sonradan sıkıntıya Düşen hiç mi insan yok. Gelecek garantisi sadece sigorta işe mi! Allah bunlarla imtihan etmesin ama Allah pekala bir gün içinde her şeyi tersine çevirebilir. Birkaç yıl önce düşüncelerim bunların tam tersiydi, asla katlanamazdım kadının yeri evi düşüncesine. Ama şimdi kalbimden gelerek söylüyorum ki kadının yeri evi. Ev işi yapmak, yemek pişirmek için değil elbette. O evi yuva yapmak için kadının yeri orası. Yavruları mutlu olsun, Eşiyle Gönülleri hoş olsun diye. Bu arada yaşım 28. Yazdıklarım bir abla nasihati gibi değil de bir arkadaş dertleşmesi gibi görünsün diye söylüyorum. Selamlar.
Cahide Hanım, blogunuzu severek takip ediyorum. Ama bu yazı ve yorumlar beni okul öncesi eğitime bakış konusunda biraz endişelendirdi açıkçası. Yorumların hepsini okumadım, kadının modern hayattaki yeri ile ilgili yorumlar bırakılmış, ben de çocuk açısından değerlendirmek istedim. Ben bir psikoloğum ve akademik bilgilerim ve anaokulu çalışma tecrübelerime dayanarak yorumda bulunmak istiyorum. Evet tabii ki bir çocuğa annesinden daha iyi kimse bakım veremez ki en az 3 yaşına kadar çocuğun anne ile vakit geçirmesi taraftarıyım. Ama günümüzde pek çok anne bu şansa sahip olamıyor. Anne çalışmıyorsa bile en azından yarım günlük okul deneyiminin çocuğa katacağı pek çok şey var. Anne çok iyi eğitimli biri olabilir, akademik bilgileri ilkokuldan önce çocuğuna aktarabiliıyor, evde çok iyi bir eğitim veriyor olabilir. Ama bir topluluk içine girmek -anneden bağımsız olarak-, kurallara uymayı öğrenmek. bir grup içinde kendini ifade edebilmek, yaşıt ilişkileri kurmak, sosyalleşmek vs. pek çok şey malesef evde tek başına kazanılamıyor. Ki genelde ilköğretimde en çok zorlanan çocuklar, sınıfta haftalarca annelerini bekleten çocuklar, okula uyum problemi yaşayan çocuklar genellikle okul öncesi eğitim almayan çocuklar oluyor. Görüyorum ki yazılarınızdan bir çok okur faydalanıyor ben de bu konuyu görünce nacizane kendimce bi bakış açısı sunmak istedim, niyetim sizi eleştirmek değildir.
Şuan bu yazıyı bile zor yazıyorum elimin ayağımın canı çekildi o çocuğun içler acısı bakışı altındaki yazı Allah ım hiçbir cocuğu annesiz bırakmasın bizleride yavrularımızla imtihan etmesin Amin
http://img22.imageshack.us/img22/2071/pg2t.jpg
yazıyı çok okunanlarda görünce, aklıma düştü..
Ayşeciğim resime baktım,ne kadar acı :(:((((((Rabbim kimseyi anasız babasız bırakmasın amiiin.
çok yetimimiz var abla. mısır ve suriyeyle birlikte daha da çok,
çocuklarımız ümmetin boynuna.
http://yetim.ihh.org.tr/
Ayşeciğim Elhamdülillah böyle kuruluşlar var,Rabbim sayılarını arttırsın.Projeleri takdire şayan.İnşaAllah bizler de elimizden geldiğince destek oluruz.Selametle canım…
.Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz(BAKARA SURESİ 83. AYET)
Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.”(BAKARA SURESİ 215. AYET)
Resim içimi çok sızlattı.gözyaşlarımı tutamadım.kızımın annee diyerek yanıma gelişiyle kendime geldim.hala etkisindeyim.Rabbim hiçbir evladımızı anasız babasız bırakmasın.
31 Mart 2013, 01:17
UYAN MÜSLÜMAN
Tüm dünyada zalimler ezerken müslümanı
Benim yüreğim kan ağlar içimde fırtınalar
Özgürlük adınaymış yapılan bu zulümler
Uyan Müslüman uyan
Uyan da özüne dayan
Hortladı firavunlar hortladı nemrutlar
Allah’tan korkmayan kullar
Allah’ın da hesabı var
Filistin’de ölürken benim kardeşim Ahmet
Irak’ta vurulurken benim kardeşim Ayşe
Dünya durmuş izliyor insanlık ayıbını
Uyan Müslüman uyan
Uyan da özüne dayan
Hortladı firavunlar hortladı nemrutlar
Allahtan korkmayan kullar
Allahın da hesabı var..
(Abdurrahman Önül)
yorumlara yeni bakabildim de, işin bu tarafının da olduğu söylenmemiş. çocuklarımızla geçirecek kaç dkmız var acaba.. öyle dağıldım biraz. kusura bakmayın lütfen..
Ayşeciğim kusur mu olur,çok doğru yazmışsın acaba kaç dakikaları var çocuklarına;bence kendi vicdanlarını bir dinlesinler;içim çok dolu,ben de annemin çalışmak için ,babaanneme bıraktığı bir çocuktum :(Kadın illa çalışarak değil;eşinin getirdiği parayı çarçur etmeden harcar,gereksiz makyaj malzemeleri,çift çift ayakkabılar,parfümler,kıyafetlere para dökmeyip,komşularla eşya alma yarışına girmezse……aza kanaat ederse bütün problemler çözülür.Rabbim şuurlu Müslümanlardan eylesin cümlemizi de amiiin.
Bu ne kadar aci bir resim of offffffffff Allahim cocuklari annesiz anneleride evlatsiz birakma ne olur..Amin.
gözyaşlarımı tutamıyorum duanıza canı gönülden KATILIYORUM RABBİMİN HİMAYESİNDE BUYUR inşallah o çocuğu alıp kucağıma öyle sarasım geldiki kimi evlat hasretiyle yanar kimininde evladı kendine yanar YÜCE ALLAHIM sen acılarımıza dayanabilme güc versin inşallah
düşüncelerinize kesinlikle katılmıyorum cahide hanım. eğer sizin dediğiniz gibi olursa kadınlar hiç çalışamayacak, kendi ayakları üzerinde duramayacak. bence dünyaya kendi gözünüzle bakmayın. 7/24 evde olan bir kadın hayatına nasıl devam edecek. kreşlerde çocuklar oldukça iyi zaman geçirebiliyor. hayatın gerçekleri varken bu kadar duygusal düşünmeyi anlayamıyorum. yemek tarifleriniz çok güzel ama bu ülkede kadın doktorlar, öğretmenler, mühendisler olmasın istiyorsunuz sanırım. çok ilginç bir yaklaşım. kadını toplumdan soyutluyorsunuz. ha bir de bu çocuğun yalnızca annesi yok, babası da var. birçok çocuk ailesinde öğrenemeyeceği şeyleri kreşlerde öğreniyor ki oralardaki insanlar bu konunun uzmanı.
Ela hanım size katılıyorum.. Birincisi çocuklar sosyalleşmeyi paylaşmayı oyunu iş birliğini öğrenmeli..ben ev hanımı olsam bile çocuğun bunları sırf öğrensin diye yine krese yollardim..sonra okula yabani gibi başlamasın cocuklar gorgusu bilgisi olsun..ikincisi çok haklisiniz baba faktörü.. Afedersiniz de sadece yumurta dollemeye mi yarıyor bu babalar?? Çocuk doğunca ne yapıyorlar?? Çocuk anneye zimmetli değildir . ben alt değiştiren, yediren, uyutan, kızının saçını ören babalar gordum..elbet yapacak.. Yapmayan da baba olmaya kalkmasın zaten..kadınlar da bence erkek evlatlarını bu yönde yetiştirmek..dünya zaten hele ülkemizde kadınlar için yeterince zor..biraz kolaylaştırsn lütfen kocalar babalar…
Seni zorluklara taşıdım
Yavrum.
Doğdun, ağladın.
Acıktın, ağladın.
Hastalandın, ağladın.
Seni şefkatimle sardım.
Olsun.
Gündüz durmadın.
Gece uyumadın.
Seni avuttum.
Olsun.
Altını pislettin, temizledim.
Ortalığı dağıttın.
Toparladım.
Kırdın, döktün, affettim.
Olsun.
Hazırlayıp okula gönderdim.
Derslerine yardım ettim.
Her gün bin bir nazını çektim.
Olsun.
Sen yeter ki
Allah’a iyi bir kul ol.
Başka ne olursa
Olsun.
Hakkım sana helal
OLSUN.
(Fatıma Neşe Tuna- Göz Aydınlığı Çocuklar İçin Anne Babalara Tavsiyeler-Egitimkitabi.com)
taaa küçükken televizyondan duymuştum”çalışan annelerin çocukları annelerine hasret büyüyorlar”
anneye hasret büyümek nasıl birşey derdim bu sözlere anlam veremezdim.
insan annesine nasıl hasret olabilirki …..hiç bir zaman anlayamazdım.çünkü annem hep yanımdaydı.
büyüdüm kocaman oldum anladım hasreti özlemi herşeyi anladım….
kızım her sabah işe gittiğimde” anneciğim lütfen beni bırakıp gitme diye ağladığında herşeyi anladım
Selamlar yazınızı okuyunca rahatladım resmen bende oğlumu 6 yaşında anasınıfına verdim hiçkimseye sormadım oğluma bile çünkü bazen evde sıkılıyordu belki başta onada cazip gelecekti ben sadece kendi vicdanıma sordum .Ben çalışmıyorum evde olduğum halde o kadar baskı geldiki bu konuda bir ara kafam karışmadı değil.Çocuk doktorları bile baskı yapıyor uzaydan gelmişim gibi bakıyordu .Anasınıfının olumlu yanlarıda çok oldu daha sosyal bir çocuk oldu ama bence kendine ifade edemeyen,yaşadıklarını anlatamayan bir çocuğun kreşe gitmesi çok doğru değil Ankarada dini eğitimde veren bir anaokuluna gitti öğretmeni çok aklı başında biriydi ama yemek yedirmek için saçını çekip kolunu kıvırdığını söyledi oğlum eğer bunu 3 yaşında olsa öğrenemezdim.Yinede göndermek zorunda olanlara Allah yardım etsin iyi insanlarla karşılaştırsın diyorum….
gene dişe dokunur bir gerçek!kalemine sağlık.şu zengin türk aileleri,ünlü bayanlar,hep merak etmişimdir niçin hep yabancı bakıcı seçerler türk olduklarından utanır gibi?nasıl bir avrupa özentiliğidir bu?bir de tvlere çıkıp çocuğumu yurtdışında doğuracağım demezler mi sinir oluyorum.oldu olacak vat
Ben İstanbuldan yazıyorum benimde 4 buçuk yaşında kızım var ve kendisini 1 buçuk senedir sübyan okuluna gönderiyorum..kızım şu an Yasinden birkaç ayet ezberlemiş durumda(Maşallah) ayrıca bütün duaları biliyor cüzü bitirmek üzere tecvitli bir şekilde sürekli Kurandan ayetler okuyor kendi kendine şarkı gibi..ben çalışmıyorum evdeyim mecbur olduğum için değil eğitimi için yaşken eğilmesi için uğraşıyorum…evde akşama kadar tv karşısında oturmasındansa bu şekilde bir okul tercih edilebilir..arkadaşıma katılıyorum kreş herzaman kötü değildir..ev herzaman iyi değildir..ne anneler biliyorum çocuk evde akşama kadar tv karşısında kendi internet karşısında..akşamları kızımla geçireceğim 3 saat kaliteli zamanı bütün güne tercih ederim..selametle…(şebnem)
Evet sana su doktorlar ve verdigin o güzel tavsiyelere katiliyorum. Heleki su doktorlara dikkat edin. Nur kardesim masallah böyle devam et,Rabbim sana hayirli ilimler versin,bende merakliyim faydali bilgilere.
Selametle..www.cennetedavet.net(faydalanabileceginizi düsünüyorum)
Allah razi olsun Ebrar -IMAN.
Yukarida bir bilgiyi duzeltmek istiyorum, Gunumuzde her iki erketen biri, VE her uc kadindan biri kanser olacak diyorlar. Yanlish aktarmisim kusura bakmayin, Ayrica bir bilgi daha vermek istoyorum cocuk yapamayan aileler icin bu. Yediklerimiz ve ictiklerimiz bir cok haram oldugunu bilmedigimiz, pis yiyecekler bunun en bas sebeplerinden biri. bunun icin internette cok arastirma yaptik ve daha da yapacagim ALLAH IZIN VERIRSE. Ben iki bebegimi arka arka ya dusurdum bu yuzden bu konuyla cok iligiliyim. Bu arastirmalarim sirasinda su bilgiyle karsilastim http://www.herbalistatabay.com/. Cocuk yapamayan butun ablalarima ve kardeslerime butun ictenligimle sesleniyorum lutfen bu siteyi okuyun ve bu enstituye basvurun. Bizimlede paylasin sonuclari, herkez bilsin diyorum inanilmaz bilgiler var icinde bastan sona okuyun diyorum. Mesala yabanci uyruklu (yunan) erkeklerin spermlerini turk kadinlarimiza kocasinin spermi diye enjeckte ediyorlarmish. Allah korkusu denilen bir sey kalmamis Turkiyede. Para icin ruhunu satmish cok doktorlar var. Dikkat edin diyorum. Ikinci, ucuncu, hatta ve hatta dorduncu bir fikir almadan, her doktorun onerisini dinlemeyin. Neolursunuz, tib dunyasinda akla hayala sigmayacak pis isler donuyor. Allah hepimizin yardimcisi olsun diyorum
nur hanım, çok vakit geçmiş ancak bir önerim var. aidin salih isminde bir dr var. nebevi yöntemle açlık tedavileri uygulayarak tedavi ediyor. gerçek tıp adında bir kitabı var. ben çok faydalandım.
50 yaşına gelmiş üniversite mezunu ve araları 15 ay olan 4 çocuk annesiyim.Şimdi en büyüğüm 24 en küçüğüm 20 yaşında…O zamanlar topluma hizmet için mesleğimi yapmam ve yeni açılmaya başlayan kreşlere vermem için yol gösterdiler ama “neden benim olanı başkası büyütsün”içgüdüsü beni hep engelledi..Dinimiz asla bencilliği sevmez ama “çocuk” söz konusu olduğunda bence tatlı bir bencillik içine girip herkes dahil kendinizden başkasının çocuğunuzu büyütmesine izin vermeyin.tabii akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayan ebeveynler için koşullar değişmeli elbette…Ayrıca tek başına olupta geçimini sağlamak zorunda kalan kadınlarımıza da komşuları yardımlaşarak bakabilirler evin atmosferinden de ayrılmamış olur çocuklar böylece …Ya da çalışmasa bile bakımda zorlanan genç hanımlara yol göstererek ve yardımlaşarak sanki torununuz gibi düşünerek faydalı olabilirsiniz.Bütün amaç çocukların iyi ortamlarda büyümesi ve neslin sağlam ruh haline sahip olması inşaallah….
Merhaba, öncelikle kaleminizin tadı ve akıcılığı çok hoş tebrik ederim.
Dört dönem, bir anaokulunda branş öğretmenliği yaptım, cocuklarla ve pedogoji ile yıllardır yakından ilgiliyim ve cocukları cok ama cok seviyorum.
Tüm bunların yanısıra, etrafımda dönen dünyadan sayısız anne-cocuk profilini gözlemledim..
Yazınız içimi burktu, gercekten de bu manzaralar dönüyor kreşe gitme durumunda kalan yavruların dünyasında…
ya diğer pencere?…
Benim cevremde bu profilin zıttı cok daha fazla..yani evde olan yada çalışmayan kendini cocuguna evine adamış anneler..
Cok bunalımlılar…Cocukları ile daha kücük yasta acayip derecede yüz-göz olmuşlar..Sosyal hayattan kopmak ve devamlı surette cocukla olmak, cocugun kıymetini unutturup ona yeterince iyi davranmalarına mani oluyor… Gecirdikleri bunalım ve buhran da cocugun dünyasını baska türlü yıkıyor.. yanındayken kırgın oluyor anneye…
bazen düşman…DERSIME GIREN KAC COCUGUN ANNESI TARAFINDAN DOVULDUGUNU ANLADIM VE REHBERLIK ILE ISBIRLIGI ICINDE AILE ILE KONUSTUM.HEPSI DE CALISMAYAN VE 2.COCUK DA DOGUNCA DEVAMLI EV-COCUK BAKIMI KISKACINDA BUHRAN GECIREN KADINLARDI.
Anne-cocuk birlikte ama ilgilenmiyor, belki günde 1 saat oynamıyor bile onunla.İnanın arkadaslarımın cocuklarını ben alırdım televizyonun önünden..
YAZDIKLARINIZIN COGUNA KATILIYORUM, özellikle erken yasta verilmesini cok cok yanlış buluyorum.
Ama inanın HER EVDE VE ANNESI ILE KALAN COCUK MUTLU DEGILDIR. Benim dersimden cıkmak ve eve gitmek bile istemeyenler vardı.
Cok bilincli ve sefkatli anneleri tenzih ediyorum. Saygıyla ellerinden öperim, büyük sabır ve emek ile büyütüyorlar yavrularını.
Fakat ilgisiz kocası olan, hayatın her yükü zaten üzerindeyken bir de cocuk bakımı eklenince, ruhsal sağlığı bozulan kadınlar ne yapsın?..
Ki içlerinde kayınvalide eziyeti cekenler, kocası huysuz olanlar aldatanlar, sağlık problemi olanlar vs vs vs var…
O ruh durumu içerisinde önce kendine gelmesi lazım ki cocuguna bişey verebilsin. Aman cocugumun uykusu bölünmesin yemegi söyle olsun orayada yetişeyim buraya da derken, onu ferahlatacak bir sosyal hayatı kendine ait bir zamanı da olmayan bu kadınlar, yasadıkları depresyon sonucu bu cocuklara cok ama cok buyuk zararlar veriyor..
Sözün özü şu, KREŞ HER ZAMAN EN KÖTÜ SEÇİM DEĞİLDİR. BAZEN HAYAT KURTARIR, BAZEN EVLİLİK.
Kocası aldattığı için kafayı yemiş devamlı ağlayan bir annenin yanında kalan cocuk, kreşe giden cocukdan daha mı sağlıklıdır??..daha mı mutludur?…
Benim öğrencim olan o cocuklar kreşe gelmese bugun hala dayak yiyiyor olacaklardı.
Onların kreşe gelmesi ile bi nebze ferahlayan dinlenebilen anneleri henüz yaptıkları hatayı anlamadan yavrularına hala hırçın davranıyor olacaklardı..
Hayat dediğimiz şey o kadar birbiri içinde bir yumak ki, tek bi doğru yok. Herkesin şartları durumu psikolojisi farklı..
Doğrular daima şartlara göre değişiyor, yavrusunu anne sevgisine doyurabilecek hakkı ile ilgilenebilecek anneler ile, hayatın ona getirdiği imtihanlar ile cocugunun hakkını veremeyen ve kendini toparlamak için zamana, paraya belki kafasını dağıtmaya ihtiyacı olan annelerin durumu cok farklı..
Dinimizde de, süt annelik denen bir kavram var…Cocuk eger anneden daha iyi hiçbir yerde bakılamıyor olsaydı bu süt annelik kavramı olmazdı…Yada Amine validemiz süt anneye vermek yerine Efendimiz ile beraber serin yerlere göçerdi…
Gene dinimizin cocuk yetiştirme kaidelerinde, illa sen annesin senin kokun senin yanın sen yetiştireceksin demiyor ki, sen yetiştir ama yetiştiremiyorsan ona bir ögretmen bir rehber bul ve ona ver diyor..
Öyle cahil annelerimiz var ki…acı ama gerçek…yemek yemeği ve tuvalet eğitimini yuvada sevgi ve ilgi ile ögrenen çok çocuk gördüm..evde anne çakmak, çimcik ile korkutarak yapıyormuş tuvalet eğitimini…
Cok erken yaşlarda yuvaya vermek doğru değil ama anaokulunda anneden kopma travmasının aynısı ilkokula giderken de yaşanıyor…Benim kardeşim 1.sınıfta iken aylarca sabah kalkma ve evden kopma konusunda isteksizdi, ağlardı..O zaman onu da öğretmene okula sınıfa yollamasa mıydık?…
Yuvaya gitmeyen cocuk bunun aynısını ilkokula giderken yaşıyor..
Cocuklar okula gitmek yerine alfabeyi ve diğer tüm şeyleri ve anne sıcaklığında mı öğrenmeli o zaman?…
Yuva her zaman en kötü seçim değildir…
Ev her zaman en iyi seçim değildir…
Anne yanında kalmak her zaman en sağlıklı olan değildir..
Her anne aynı değildir…
Tüm yavruları ve onlara emek sevgi veren anneleri kucaklıyorum…
Ruveyda Hanim,
Ben kreslerde sevgi ve ilgiyle buyumush biri olarak size kalbinizi kirmadan cevap vermek istiyorum. Oncelikle cok fazla ustunuze alinmissiniz ve o yuzden cocuklardan cok mesleginizi savunmussunuz. Burada konusulan asil konu cocuklar idi. Dedigim gibi ben 2 yasindan beri sizin mesleginizi yapan insanlar tarafindan buyutuldum, hic bir sekilde kotu muamele gormedim ama burada Cahide ablanin ve diger annelerin konustugu ve tartistigi asil konu cocugun ihtiyaclaridir. Asil problemde bunu bir norm haline getirilmeye calisilmasi.”buhranli” olmayan annelere de cocuklarini krese yazdirma konusunda baski altindalar. Sizin tarifini etmis oldugunuz “buhranli” ve “problemli” anneler haric sevgi ve sevkat dolu annelere bir mesajdi bu bence. Yani mesleginizi kotulemek degil, sadece cocuklarin gercek ihtiyaclarini konusmakti. Allah korkusu ve imaniyla egitim almish bilincli annelerin biraraya geldigi bir yer burasi. Sahsen ben o sevkatli ogretmenlerin sevgisine annemin kokusuna yeglerdim ama benim annem calismayi tercih etti. Kres ogretmenim beni cok severdi, hergun benimle ozel olarak ilgilenirdi cunku ben kresin demir parmakliklarinda saatlerce aglardim. Kendinize hic sordunuzmu, bu sistem nasil kuruldu diye. Neden bir anne kendi cocuguna bakmaya imkani ve parasi yok, neden sizler egitiliyorsunuz baskalarinin cocuklarina bakmaya.
Size kisaca bir tarih bilgisi vericem ve bunu turkiyenin hic bir ders kitabinda bulamazsiniz. Birinci dunya savasindan sonra milyonlarca erkek hayatini kaybetti ve endustriyel devrimi ilerletmek icin kadinlarin is gucune ihtiyac olundu. Kadinlari fabrikalara cekebilmek icin dunya capinda bir kampanya kuruldu buyuk dev sirketler tarafindan. bunu insanlara hergece televizyonlarda ve radyolarda hap icirir gibi icirdiler taki calismak isteyen kadinlarin sayisi istemeyenleri gecene kadar. Ondan sonrasi bugunun yasandigi nokta. Bugun kadinlarin secme sansi neredeyse yok denecek kadar az. Ne kadar cok calismak zorundayim diyen kadin var dimi. Eskiden boylemiydi? Bu kadinlara kurulu bir tuzakti aslinda ama o zamanin kadinlari bunu bir devrim, bir ilerleyis ve modern cag olarak algilamislardi. Amerikan kadinlari kendilerine yapilan bu tuzagin farkina yillar sonra vardiklari icin bugun cocuklarini kendileri yetistirebilmek icin mucadele ediyorlar. Hatta home schooling yasasini bile cikratmislar, yani kendi cocuklarinin egitimini kendileri evde veriyorlar. Ben ve benim gibi bir cok yeni nesil bu tuzagin yeni tohumlariyiz. Cunku biz cocuklar sizlerin demir parmakli suslu odalarinda buyumek istemiyoruz ve buna kulak veren annelerede mani olmayin. Size kimse gelip neden bu cocuklara ve onlarin sorunlu ailelerine yardim ediyorsunuz diye cikismadi. Sizde cocuklara yardim etmek isteyen birini lutfen bu kadar cikismayin.
Saygilarimla
Nur hanım, kalbim neden kırılsın?..burada birlikte mütala edip fikirlerimizi paylaşıyoruz…
Ben fikirlerimi Cahide hanıma cikismak için yazmadım inanın. Tam tersi genel anlamda vizyonunu begendigim icin yorum yazma girisiminde bulundum. Yoksa fikrime ters düzen binlerce blog yazarına yorum yazabilirim ama ben ilk kez burada yazdım.
Sebeb; benim inanc cercevem icerisinde olan kendime yakın buldugum bu kalemin, konuya tek yonlu baktıgını dusunmemdi.
Yazdıgım yorumu dikkatlice okursanız ”yazdıklarınızın coguna katılıyorum … ‘ diyerek baslıyorum söze…
Keske yazdıgım yorumu bir kez daha dikkatle okusanız. Cunku yazdıklarıma cevap degil, diger yorumların tekrarı olmus bana soyledikleriniz.
Ben bir konu hakkında veya bir kavram hakkında ‘köktencilik’ kavramına karsıyım. Sadece dini degerlerimiz pragmatiktir. Onun dışındaki her konu cok fazla yöne ve şarta sahip.
Örnegin dürüstlük ki ne derece önemli bi kavram dinimizde, bütün büyük günahlardan önce Efendimizin bırakılmasını emrettiği şey yalan, 3 şart durumu olunca ona dahi izin var.
Yani demek istediğim, HER SARTTA TEK BIR DOGRU YOKTUR.
Bu yazı, diger cerceveleri biraz öteleyerek, belki de batıdan gelen ve pohpohlanan bu akıma bir tepki olarak, benim bahsettiğim durumlara hic deginmeden sadece tek yönlü bi mana iceriyor.
BEN BU TEK YONLU MANAYA BASKA BIR PENCERE SUNMAK İSTEDİM.
Dinimizde bile olan, insanların en üstünün hayatından örneklerle süt annelik ve hoca tutmak örneği ile anlatmaya çalıştım ne demek istediğimi..
Ben severek, ilgi ve sevgi ile cocugunu buyutecek bir anne işi için kariyeri için cocugunu krese versin demiyorum. Kadınların para veya kariyer ugruna cocuklarını bırakmasını savunmuyorum. Ne olur bi kez daha okuyun yazdıklarımı, o zaman anlayacaksınız ole bi davam olmadıgını.
Bole buyutecek annelere neden mani olayım?…
Yalnızca, yazıda eksik buldugum bakış açısı hakkında fikrimi paylaştım.
Boyle yapan annelere gerekenleri gayet güzel anlatmış Cahide kardeşimiz.
Cevabınızın diğer 2 noktası var ki, ben tüm anneleri ve tüm cocukları düşünerek değerlendiriyorum konuları.
Elbette blogun müdavimleri saygın ahlaklı ve imanlı egitim almış kişiler…Fakat sunu kesin ve net nasıl soyleyebiliriz ki; bu blogu bu yazıyı okuyan her anne zaten sefkatli cok iyi annelik yapan aklı basında imanlı ve ahlaklıdır.
Takipçilerin genel profili bu olabilir, ki cok ama cok mutluluk verici bir paylaşım ortamı demektir, din kardeşlerim adına sevinirim buna.
Ama burası genele açık bir platform…Bu yazıya ve bloga ulasan herkes mukemmel anne ve muslumandır diyemeyiz, ben cok daha genel bir bakışla tek yonlu buldugum konuda fikir beyan ettim.
Ve buna katılıyorsanız zaten sorun yok..Ev hanımı olsa da zor durumda olan kadınları gostermek ıstedım. Cevremden gozlemledıklerımı…Hayatta gercekten tek bı dogru yok. Sız zaten bu ruhsal sağlığı bozulmus anneler harıc dıyorsanız, kalanlar hakkında kulliyen hem fikiriz 🙂
Anaokulu tecrubem daha öncede söyledigim gibi, 4 dönem oldu…meslek olarak ekmek yedigim bir iş degildi, Allah rızası için hiç bir bedel almadan bilakis harcayarak cocuklara temel din bilgileri ve Allah, Peygamber sevgisi vermek, Elif-Ba öğretmek üzere oradaydım. Yani üzerime alınacağım bir durumum da yok. Mesleğim bu da değil, Kuran-ı kerim öğretmeniyim ve evde part-time baska bir meslekte çalışıyorum.
Tabiki önemsediğim ve savundugum sey cocuklar ve onların ihtiyacları, mesleğim değil kesinlikle.
Tam da bunu demek istemiştim. Onların ihtiyacları zaman zaman değişebilir, illaki şu dogrudur diye birşey yoktur.
Ama zaten tek bir zümre için yazılmış ise, ilgilenebilen sevgi emek verebilen anneler için yazılmış ise hiç mi hiiiç itirazım yok.
Tek yonlu, subjektif pencereleri daima irite edici ve vizyonu eksik bulmamdan ötürü, madalyonun diğer yüzünü göstermek istemiş ve fikirlerimi paylaşmıştım.
Tekrar edeyim, Çizgisini kalemini cok begendigimi zaten söyledigim Cahide hanıma çıkışmak değildi niyetim, aklıma bile gelmez, kavgacı biri degilim.
Rahatsız ettiysem, veya bu hitap edilen zümreye gelecek bir hayra mani olduysam özür dilerim.
Dilim döndügünce kendimi ifade etmeye çalıştım, inşallah ben de sizi kırmamışdır Nur hanım.
Saygılar sevgiler benden sizlere olsun.
Ruveyde hanim,
Kusura bakmayin, bu konu cok yakindan ilgilendiriyor beni. Cok sevinmishtim sonunda akil sahibi birisinin bu konuyu acikca ortaya dokebilmesine. Ben isterimki dusunebilen ve cocuklarina herseyin en iyisini vermek isteyen anneler bu yaziyi okuyup, daha dogru kararlar alsinlar. Benim annem bizim icin herseyin en iyisini yapmak istedigini soylerdi ama, hic bir zaman benim {annecim evde kal ise gitme} ricalarima kulak vermedi. Cunku ben daha ufacik bir cocuktum ona gore ve aklim ermiyordu yetiskinlerin hayatlarina. Yani beni gercekten neyin mutlu edecegini gozardi ediyordu. Dolayisiyla manevi ihtiyacimi, maddi ihtiyaclarla doldurmaya calisirdi. Allaha cok sukur hic bir maddi ihtiyactan eksik birakmadi ama ruhumu bombos birakti. Ben annemin varliginda annesizligi yasadim diyebilirim. Umarim yazinizi okuyan, evliliginde biraz sorunlar yasayan anneler careyi cocuklarini kreslere vermekte aramazlar. “Zaten cok sinirlerim harab bu aralar, cocukta bundan kotu etkileniyor onu bir krese vereyimde bu problemler arasinda bogulmasin yavrum” diyebilirler sonucta. Yani asil felaket cocugun basina patlamish oluyor. Ben annelerin kendilerine sunu hatirlatmalarini istiyorum. Cocuklar evimizde yetistirdigimiz cicekler gibidir. Eger yeterince sulamaz, yada cok golgede birakir, gunesten mahrum ederseniz biraz yapraklarini sarartir, solar, ve sizde hemen buna karsi tedbirinizi almaya calisirsiniz. Yani konusamasada derdini size bir sekilde fiziksel degisikliklerle gostermeye calisir. Cocuklarda ayni sekilde dertlerini anlatamasalarda, fiziki degisiklikler veya davranislarla aci durumu size aktarmaya calisirlar. Eger cocugunuzda degisiklikler seziyorsaniz onunla mutlaka konusmaya calsin ve daha fazla zman gecirmeye calsin. Mesela ben uzun yillar yatagimi isladim, anneme karsi hastalik derecesinde duskundum (tuvaletin kapisinda beklermisim). Ruveyde hanim”demek istediklerimizle, dediklerimiz bazen birbirini tutmuyor. Belkide sizde benim yazdiklarimi benim demek istedigim gibi anlamadiniz. Ceken bilir diyecegim. Saglicakla kalin, insallah.
Not: Bu arada hastaliklar icinde bocalayan herkese Allah’tan sifalar diliyorum. Dun dogal yollarla kanseri yenebilecegimizi anlatan bir kitab aldim. Gorunuse bakilirsa kayisi cekirdegi ve elma cekirdegi kanseri yeniyormush. Lutfen kanser oldugunu dusunen veya kanser olan herkeze bunu soyleyin. Amerikada cok buyuk basarilar kaydetmish herbalist doktorlar. Tabiki bu kanserin derecesine de bagli. Kitapta ayrica cekirdekleri bir onlem olarakta tuketmek gerektigini soyluyor. GUNUMUZDE her 3 erkekten 1 i her 3 kadindan 2 si kanser oluyormus. Ben aktardan badem diye kayisi cekirdegi almishtim daha once cok aci diye yemiyordum ama sanirim hayattta tesadif denen bir sey yok demekki. Yemege basladim. Ben ayrica zeytin cakirdeginide yiyorum. Dr. Ahmet Marankinin bundan 3 veya dort yil once cekirdeklerdeki yuksek enerjiden bahsettigi bir video izlemishtim. Yani sizin anlayacaginiz cekirdeklerde sifa varmish.Kendinizde internette bir arastirma yapin isterseniz. Yada kitabi satin alabilirsiniz bilmiyorum turkce cevirisi varmi. Kitabin ismi “Cancer: Step out of the Box.” Doktorum kan testimin sonuclarina baktiginda sehrin en saglikli kadiniyla karsi karsiyayim demishti. Arkadaslar Allahima cok sukur ler olsun onun ve peygamberimizin emirleriyle beslenmeye calisiyorum. http://www.unani.com/origins.htm ve http://www.chishti.org/healing.htm bu sitelerde Hz. Muahhammed Efendimizin (s.a.w.s) onerdigi yemekler ve sifalar ve baharatlar var. Ibni sinanin hastaliklar ile yazdigi kitabida okuyun yanlis hatirlamiyorsam ismi Kanun. Ben insallah bu sene tr’ye geldigimde alacagim. Herkeze bol sifalar diliyorum.
Jibek abla lutfen bunlari cevirirmisin. Bunlari yukarida verdigim siteden ekliyorum. Ingilizce bilenleriniz icin.
Said the Prophet of Allah (s.a.w.s.):
Allah did not create any illness without also creating the remedy, except death [old age]. Allah said that he who lives according to the Qur’an will have a long life.
The origin of every disease is cold. So eat when you desire and refrain when you desire.
The stomach is the home of disease and abstinence the head of every remedy. So make this your custom.
In the sight of Allah, the best food is a food shared by many.
To eat the morning meal alone is to eat with satan; to eat with one other person is to eat with a tyrant; to eat with two other persons is to eat with the prophets (peace be upon them all).
*In my judgment, the cuisine of Afghanistan provides the best recipes for applying all of these foods in proper proportion, and in that country, at least, the foods are eaten in light of availability by season. Unfortunately, there are few easily obtainable books on Afghan cooking. It is also a fact that the men and women of Afghanistan are probably among the most vigorous and hearty and pious on earth.
Allow your food to cool before eating, for in hot food there is no blessing.
When you eat, take your shoes off, for then indeed your feet have more rest. This is an excellent advice.
There is blessing in the middle of a dish. So commence from the side and not from the middle.*
There is blessing in three things: in the early morning meal, in bread and in soup.
Brush your teeth with a miswak [a wooden toothpick usually made from a twig of the pelu tree] after a meal and rinse out your mouth. For these two practices are a safeguard for the eyeteeth and the wisdom teeth.
Use miswak, for this practice comes from cleanliness, and cleanliness comes from faith, and faith takes its practitioner to heaven.
The dish pleads for mercy for the one who takes up the last morsel [i.e., do not be wasteful].
Eat together and then disperse, for a blessing resides in groups.
Less food, less sin.
To horde in these things is unlawful: wheat, barley, raisins, millet, fats, honey, cheese, walnuts, and olives.
Let no one drink while standing up, except one who is suffering from sciatica.
Eat your meal at dawn, for there is blessing in a meal at dawn.
When I was taken up into Heaven, I did not pass one angel who did not say to me: “O Muhammad, tell your people to make use of scarification [allowing out a small amount of blood from an incision]. The best treatment that you have is scarification, coriander, and costus [an East Indian herb].
Whoever is sick for seven days, thereby he expiates before Allah the sins of seventy years.
There is no pain like pain in the eye, and no worry like the worry of a debt.
When the Prophet (s.a.w.s.) came before a sick person, he used to say: “Get rid of evil delusions. Strength is with Allah the Almighty. Cure and be cured. There is no healing but Yours.”
*The implication here is that one should exhibit a selfless reserve and allow another to obtain the blessing, not hog it for oneself.
Sevgili Nur, anlattıkların ilgimi çekti canım. malesef Jibek artık siteyle ilgilenemiyor çünkü buna vakti yok. Sıkıntıları çok. Bu yüzden çevirme işi yattı:((
Birde peygamberimizin önerilerine uygun beslendiğini yazmışsın. Mesela az yeme önerisini de uygulayabiliyor musun? Benim de biraz kilo fazlalığım var. Çok ilerlemeden önlemini alayım diyorum. Ama biz ailecek çok iştahlıyız.Ailede çok kilolu kimse yok gerçi ama yinede az yeme taraftarıyım. Bunuda sıkça yapamıyoruz. Elma çekirdeklerini bende çok severim mesela.Sadece sapını atar gerisini yerim:) Haftada iki kez oruç tutmakta bir nevi botox oluyor.
Faydalı bilgiler için Allah razı olsun canım…
Cahide ablacim sanirim sorunuza Peygamberimiz (s.a.w.s.) en guzel sekilde cevap vermish. Ben bunlari ogrendikten sonra uygulamaya basladim. Fazla kilolarimdan ve selulutlerden kurtuldum. Esim hatta genclestigimi soyluyor insallah herkez ayni sonucu alir. Ama belirtmek istedigim su var. Bu sitenin kuruculari yani “unani tedavi” uygulayan hekimler her seyin sonunda guclu bir inancla oldugunu soyluyorlar. Yani peygambere ve onun emirlerine inanmayan, Allah’in emirlerine gonulden inanmayan kisiler icin bunlar sadece faydasiz yontemler. Elimden geldigince cevirmeye calistim. Insallah birileri bunlarda sifa bulur. Ben diyorum isterseniz bir baslik attin peygamberimizin ve Allahimizin yemekleri diye orada elimden geldigince bu siteden ceviri yapayim. Bu sitenin filosofu BIZIM COK YAKINDAN tanidigim Ibni Sina. Bizler Osmanli zamaninda daha saglikli, ve daha bereketli bilgilerle donatilmistik. Ama bunu sildiler, supurduler, tarihimizi yerle bir ettiler. Bizleride cahil, onun bunun sacma sapan ise yaramayan ilaclarina bagimli ettiler. Ibni Sinan in kitaplarini mutlaka okuyun, osmanlinin gelmish gecmish en buyuk hekimidir diyorlar. Almanya ve Amerika gibi gelismis devletler bu kitaplari cevirip icindeki sifali bitkileri ogrenip bunlardan patentlenmis ilaclar yapiyorlar ve bize bunu kat kat fazlasiyla satiyorlar. Lutfen herkez tarihimize ve osmanli tibbina sahip ciksin. Cunku bir kayundan farkli bir sekilde yasamiyoruz. Allah butun inananlara bilgilerin en hayirlisini versin insallah. Televizyonlarinizi cope atin diyorum ben. Benim yobaz ve cagdis oldugumu dusunecek olanlarada su mesajim var ben yaklasik iki senedir gercek anlamda muslumanim, sizlerin o cok modern denilen batiya ozendiginiz herseyin icinde buyudum ve gercegin Allah’ta oldugunu gordum. Kurani okudum, VE namazi ogrendim. Allah insallah musluman olupta onun ne demek oldugunu kendisinden (Kurandan) degilde TV DEN ogrenen herkeze yardimci olsun. Asagidaki bilgiler tamamen http://www.chishti.org/foods_of_the_prophet.htm, burada cevirdim. Cevirimde hata bulanlar duzeltsinler. Allah Knows Best! Allah herseyin en iyisini bilir!
Allah’in Peygamberi (s.a.w.s) soyle demistir :
1. Allah, olum haric, her derdin sifasini vermishtir. Allah’in emirlerine uygun yasayan herkez uzun omurludur.
2. Her hastaligin merkezi soguktur. Dilediginizde yiyin, dilediginizde sakinin.
(yani oruc tutun. Benim bundan cikardigim sonuc yemek yemek istemediginiz zaman kendinizi zorlamayin.)
3. Midemiz her hastaligin evidir ve merkezidir. kacinmak sifanin basidir (=kelimenin tam manasi yemek ve kotu aliskanliklardan sakinmak sigara ve alkol gibi).
4. Allah’in gozunde en guzel yemek bir cok kisiyle paylasilmish olanidir.
5. Sabah yemegini yanliz yemek seytanla yemektir, bir kisiyle yemek zalimle yemektir, iki kisiyle yemek peygamberlerle yemektir(peace be upon all of them).
6. Yemeginizi sogumasini bekleyin, sicak yemekte bereket yoktur.
7. Yemeginizi yerken ayakkabilarinizi cikartin cunku ayaklariniz daha cok dinlenir. Suphesiz bu mukemmel bir nasihattir.
8. Yemegin ortasinda (yani tabagin ortasinda) bereket vardir. Bu yuzden yemege kenarlardan baslayin ortadan degil. (Yazara gore buradaki gercek anlam, baskalarina bu bereketten yararlanmalari icin birakin kendiniz hemen ortaya dalip bereketi silip supurmeyin. Tabi bu hala ayni tabaktan yiyen aileler icin gecerli. Biz hep boyle yerdik taki televizyon bize ayri tabaklarda yememiz gerektigini ogretene kadar. Ama biz esimle ayni tabaktan yemege basladik cok ta tatli oluyor tavsiye ederim)
9. Bu uc seyde bereket vardir: sabah erkenden yenilen yemekte, ekmek, ve corbada.
10. Her yemekten sonra dislerinizi miswak ile temizleyip durulayin. Bu dislerinizin sagligi icin koruyucurdlar.
11. Miswak kullanin cunku, bu davranis temizlikten gelir, temizlikte imanda/inanctan gelir. Ve inanc inani cennete goturur.
12. Tabaktaki son lokma onu yiyecek olana merhamet diler.(yani Israf etmeyin)
13. Berabar yiyin ve dagilin. Cunku bereket hep beraber yiyen insanlarin sofrasindadir.
14. Az yemek, daha az gunah demektir.
15. Su yemekleri stoklamak/istiflemek kanundisidir : Bugday, arpa, kuruuzum, dari, yag, bal, peynir, ceviz ve zeytin.
16. Kimse ayakta su icmesin, siyatik yani kalca sinirinde rahatsizligi olanlar haric.
17. Yemeginizi safak vakti erkenden yiyin, cunku cok bereketi vardir bu ogunun (Gece ve Sabah meleklerinin sabah namazina beraber sahitlik ettiklerini okumustum, belkide bu yuzden bu yemegin bereketi cok fazla diye dusunuyorum )
18. Ben cennete cikarildigima, bir melegi gecmedimki bana sunu demesin : Ey Muhammad insanlarina soyle acilmis yaralarindan biraz kan akitsinlar. En iyi tedavi kan akitmak, kisnis, costus (bunun cevirisini bulamadim bir hint baharatidir yaziyor)
19. Yedi gun hasta olan, Allahin onunde, yetmish gunluk gunahin cezasini cekmektedir. (Bunu kefaretini odemektedir diyede cevirebiliriz. )
20. Gozdeki agridan daha kotu bir agri yok, borc sikitisindan daha agir bir sikinti yoktur.
21. Allah’in Peygamberi (s.a.w.s) hasta biriyle karsilastigi zaman soyle derdi : “ Ugursuz, serir dusuncelerden (aldanislardan) kendini arindir. Guc herseyden ustun Allah iledir. Iyiles ve iyilestiril. There is no healing, but Yours(Bunu ceviremiyorum kusura bakmayin halk dilinde bir deyim gibi geliyor kulaga, yani kelime kelime ceviri gercek anlami vermiyor bence ).
Allah razı olsun kardeşim ama ben bunca yemek tarifimle kendimden utandım. Biraz kendime çeki düzen vermem lazım..:(
Cahide abla,
SENIN bu GUZEL tariflerin olmasaydi ben seni hic bulamayacaktim. Seni mayasiz ekmek tarifi ararken buldum, sonra bir daha da kopamadim. Allah senden binlerce kez razi olsun diyorum tariflerin icin cunku ben yemek yapmasini senden ogreniyorum. Bence bu sana Allah”in bir lutfu. Bu guzel yemeklerini dost ve akrabanla paylasirsan kendinede iyilik yapmish olursun. Allah hepimizin gunahlarini bagislasin.
Bir ceviriyi unutmushum siralamada, cunku bunun peygamberimizin mi yoksa yazarin kendisinin sozlerimi anlamamistim. Yildiz isaretiyle digerlerinden ayrilmish o yuzden ben daha cok bunun yazarin sozleri oldugunu dusunuyorum. Ama yinede Allah herseyin en iyisini bilendir.
Ceviri soyle : Kanimca, Afganistanin yemek kulturu, bu yemekleri en dogru oranlarda kullanan tariflere sahip ve bu ulkede, en azindan, her sey mevsiminde yeniliyor.Malesef cok az afghan yemek kitabi var. Ve su bir gercektirki, bu ulkenin kadini ve erkegi yeryuzunun en guclu, en candan ve en dindar insanlaridir.
Bu yemeklerden kast bence websitesindeki bir sonraki baslikta peygamberimizin (S.A.W.S) sozunu ettigi yemeklerin ve baharatlarin listesidir ki, bende sizlerle bunlari paylasmak istiyorum. Peygamberimizin en sevdigi yemegin, 9. yuzyilin arab yemek kitabindan tarifini buldum. Bir cok musliman ulkede bunu bayramlarda yapiyorlarmish. Adi Tharid deniliyor bu etli yemegin, eger bilmiyorsan cevirisini paylasirim Cahide abla, sende o guzel ellerinle bize resimlerle anlatirsin. Sevgi ve dualarla
Ruveyda hanım yazınızı çok beğendim.Bakış açınız ve yorumlarınız bence çok mantıklı.Tebrik ediyorum
bu yazınız zaten vicdanıyla mecburiyetleri arasında bocalayan annelerin vicdani yüklerini arttrımaktan başka bir işe yaramaz..gereksiz yere insanlara gönül üzüntüsü vermeye de Allah razı olur umarım
Allah razı olsun çok güzel bir yorum olmuş, ben de çocuk gelişimi öğretmeliyim çok doğru tesbitler
Harika bir yorum/yazı olmuş. Konuya çok güzel açıklık getirmişsiniz. Kesinlikle katılıyorum. Böyle şümullü ve geniş ufuklu kardeşlerimizi görmek çok güzel. Her mesele tüm yönleriyle ve mutedil düşünülmeli ki sağlıklı sonuçlara ulaşabilelim. Yüreğinize sağlık. “Hayat dediğimiz şey o kadar birbiri içinde bir yumak ki, tek bi doğru yok. Herkesin şartları durumu psikolojisi farklı..
Doğrular daima şartlara göre değişiyor, yavrusunu anne sevgisine doyurabilecek hakkı ile ilgilenebilecek anneler ile, hayatın ona getirdiği imtihanlar ile cocugunun hakkını veremeyen ve kendini toparlamak için zamana, paraya belki kafasını dağıtmaya ihtiyacı olan annelerin durumu cok farklı..
Dinimizde de, süt annelik denen bir kavram var…Cocuk eger anneden daha iyi hiçbir yerde bakılamıyor olsaydı bu süt annelik kavramı olmazdı…Yada Amine validemiz süt anneye vermek yerine Efendimiz ile beraber serin yerlere göçerdi…Yuva her zaman en kötü seçim değildir…
Ev her zaman en iyi seçim değildir…
Anne yanında kalmak her zaman en sağlıklı olan değildir..
Her anne aynı değildir…”
Selamun Aleykum.
Sizden 9 yaşındaki ayağından hasta oğlum için dua istiyorum.Allah rızası için dualarınızı esirgemeyin.Allaha emanet olun.Hayırlı günler.
Arzu kardeşim Rabbim senin yavruna ve dua bekleyen tüm hastalara acil şifalar versin…
Merhaba kolay gelsin. Bu yazıyı içim burkularak okudum.Benim de 2 tane çocuğum var. Oğlum 7 , kızım 14 yaşında. İkisi de 4 aylıkken ben işe başladım. Büyümelerine rağmen halen işe giderken için burkulur. Sabahları kızımla beraber evden çıkıyoruz. Oğlum uyuyor. Benim en şanslı yanım kayınvalidemin üst katta oturuyor olması. Oğlum uyanınca babaannesine gidiyor. Sağolsun hep o ilgileniyor. Ama gene de çocuklar da bir burukluk var. Çünkü onları okula anne götürmüyor ki herkesin annesi götürüyor. Ama şu an yapacak bir şey yok. Çalışmak zorundayım. İçin de bulunduğumuz şartlar bunu gerektiriyor. Belki eşim işlerini biraz toparlarsa her şey düzelir mi bilmiyorum. Pazar günü oldu mu bizim evde herkes çok mutlu çünkü anne evde. Kızım hep özenmiştir. O okuldan gelecek anne onu karşılayacak yemek hazırlayacak. Olmadı. Ama çocuklarım büyüdü artık. Bu durum beni hep üzecek.
selamün aleyküm bence sorun çalışmak veya çalışmamakda değil anneliğin bilincinde olup annelik mesleğini sevmekde gizli.Hiç unutmuyorum yaşanmış şu olayı.Anne ne yaptı ne ettiyse oğluna süt içiremiyordu.En sonunda öğretmeninden yardım almak aklına geldi.Bir süre sonra öğretmen çağırdı anneyi problemi bulmuştu.Anne hergün işe gitmesen olmazmı diyen oğluna AMA ANNECİĞİM SANA SÜT PARASI KAZANMAK ZORUNDAYIM diye cevap vermişti.ÇOCUKLARIMIZIN HİÇBİRŞEYE ANNESİNDEN DAHA FAZLA İHTİYACI YOKTUR…..
Cahide hanım sizi tebrik ediyorum…yazılarınızı uzun süredir takip ediyorum ancak yorum yazmak şimdiye kısmetmiş..bende 24 haftalık hamileyim ve çalışıyorum…doğumuma 2 ay kala işten ayrılmayı düşünüyorum…her nekadar maddi sıkıntılarımız giderek artsada bebeğime kendim bakmak istiyorum…çalışırsan ben bakarım diyor kayınvalidem ama ben ondan ayrı kalmak istemiyorum..eminim çok iyi bakacağına ama bir annenin yerini asla tutamaz…en güzel en özel anlarında çocuğumun yanında olamadıktan sonra anneliğimin ne kıymeti kalır…Az yerim az giyinirim ama çocuğumun yanında olurum diye düşünürken, eşim işten çıkarıldı bugün işinde son günü…yani yarın işsiz….sizden bu yazımı okuyan bütün arkadaşlarımdan dua etmelerini istiyorum..Rabbimin rahmeti sonsuzdur eminim bizede bir kapı açacak…yoksa bu kadar istememe rağmen bebeğimden ayrı kalıp çalışmak zorunda kalacağım…Selam ve dua ile…sevgilerimle…
Emine,
Insallah en yakin zamanda Allah baska bir yerde bir kapi acar esinize. En KOTUSUNDE bile bir hayir vardir. Icini ferah tut ben iki bebegimi kaybettim uzulurken kendini uzmemeye calis. Allah’a guven ve Allah yardimciniz olsun.
bende tamamen böyle düşünüyorum cahide ablacım.ben çalışan bir kadındım ve 6 aylık hamileyim işimden ayrıldım ve çocuğuma kendim bakacağım en güzel yıllarını bensiz geçirmesine izin veremem o ana kuzusu onu nasıl başkalarının ellerine veririm.yiğenim kreşe gitmişti ve çok zor oluyor içiniz parçalanıyor o çocukları öyle görünce hepsi ağlıyor,dediğiniz gibi zorla koparılıp alınıyor,altına yapmayan cocuk altına yapmaya baslamıstı,asabıleştı,kreşte yemek yemiyordu yani eziyet.Allah kimseyi muhtaç etmesin buralara
selamun aleyküm cahide hanım bende sizin gizli takipçilerinizdenim.konu çocuk olunca yorum yapmadan duramadım.o kadar güzel bir yazıki ellerinize sağlık burdan çalışan annelere sesleniyorum kreşe bıraktığınız evaltlarınız siz yaşlandığınızda da sizleri darüacezelere bıraktığı zaman hiç zorunuza gitmesin unutmayın men dakka dukka sırrına binaen eden bulur beşer zulmeder kader adalet eder el kadar yavruları heba etmeyin benimde bi yavrum var bırakın kreşi mecburi anneannesine yada babannesine bırakınca bile içime sinmiyor Allah ım mecbur bırakmasın ayrı düşürmesin daha 16 aylık yavruların anneye çok ihtiyaçları var bütün ömürleri boyunca bırakalım şu çok bilmiş uzmanlarıda anneliğimizi doyasıya yaşayalım selam ve muhabbetle