
TÜKETİM ESARETİ
Ne kadar çok harcarsak o denli mutlu oluruz düşüncesini benimsemiş bir halka dönüştük.Markanın, gösterişin esiri olma yolunda adım adım ilerliyoruz,tükettikçe tükeniyoruz!
Küçük bir doğu ilinde, sıradan ev hanımlarının lokantada gün yaptıklarını duyduğumda oldukça şaşırmıştım.Günden alacakları paranın yarısını lokantada yedikleri yemeklere veriyorlardı 😕
Hele durumu çokta iyi olmayan birinin her ay yapılan gün için değişik bir kıyafet alma çabası güler misin,ağlarmısın dedirtecek cinsten.Zavallı eşi yer sofrasında yemek istediği halde masada yemeye mecbur eden,eşine zorla jöle kullandırtan,bir salon perdesine 1500 lira veren zavallı kadınları gördüm.
İllede çantası,ayakkabısı takım olmak zorunda olan,canı sıkıldımı soluğu alışveriş merkezlerinde alan ve harcayarak rahatlayan,toplumda telefonunu çıkardığı zaman son model olmadığı için yüzü kızaran zavallı insanlar.
Nebevi bir hayat tarzını benimsemeyen her insan mutsuz olmaya mahkumdur!
Gözardı ettiğimiz değerleri küstürüp yaşantımızdan uzaklaştırdığımız zaman,kupkuru bir çöle dönen yüreğimizi,geçici arzu ve heveslerle,yığınla para saydığımız beş para etmez metalarla doldurmaya ,mutlu etmeye çalışırız!
“Kalpler ancak Allah’ı anmakla mutmain olur(Huzur bulur)” Ra’d suresi 28.ayet
CAHİDE SULTAN
Aşağıdaki ilginç yazıyı okumanızı tavsiye ederim
Alışveriş Merkezleri Mutluluk Satar mı?
Amerika’nın son alışveriş trendi: Alışveriş yapmamak! Hatta eldeki mallardan da kurtulup, hayatı sadeleştirmek! Kriz sonrası, çalışanlar,gelirlerinin daha büyük bir bölümünü harcamayıp biriktirmeye başlayınca, ABD’li üreticilerin etekleri tutuşmuş! Şu ara yapılan çoğu tüketici araştırmaları “Bu adamlar ne satın alırlarsa mutlu olurlar?”la ilgili.
Ortaya çıkmış ki bir servis almak, mal almaktan daha faydalı insan doğasına.Yani bir ayakkabı yerine kutu oyunu, pahalı bir çanta yerine spor salonu üyeliği,araba yerine seyahat, ruj yerine sinema bileti, insanları daha mutlu ediyor! Bir tecrübe satın almak, kişiye daha yoğun ve uzun süreli bir tatmin sağlıyor.
Üstelik ‘Mal edinme’nin mutluluk getirmediğini öğrenen ‘dünyanın en çok satın alan halkı’, kocaman otomobillerini, dört oda bir salon evlerini, 48 parçalık yemek takımlarını, doğrayan parçalayan karıştıran onlarca mutfak aletlerini satıp, ayrı bir oda haline gelmiş gardıroplar dolusu giysilerini fakirlere bağışlayıp hayatlarını sadeleştiriyor. Bazı aileler 40 metrekare bir evde, dört tabak, dört bardakla ve işe bisikletle gidip gelerek yaşamanın onları hiç olmadıkları kadar mesud ettiğini iddia ediyor.Bu esnada biriktirdikleri parayı yoga derslerine ve tatillere harcıyorlar.
YÜZ EŞYAYLA YAŞAMAYA DAVET!
Bir internet sitesi, tüketicileri sadece ve sadece 100 adet kişisel eşyayla yaşamaya davet ediyor! Yani kıyafet, kozmetik, ayakkabı, kitap, kalem, her şey toplam 100 parça edecek. Sitenin çağrısı büyük ilgi görüyor ve internet kullanıcılarından hatırı sayılır sayıda bir grup, kişisel eşyalarını hayır derneklerine bağışlayıp hayatlarındaki kalabalıktan kurtuluyor. Hikâye, psikologlara göre şu: İnsanlar, iyi ya da berbat, yaşamlarındaki tüm değişikliklere çabucak alışıyor ve doğalarında var olan sabit mutluluk seviyesine bir an önce ulaşmaya çalışıyorlar. Ebeveynlerinden birini kaybeden bir insanın bir süre sonra eski mutluluk ve neşesine kavuşması da bu yüzden, yalı alanın birkaç yıl sonra yalıda oturmayı kanıksayıp eskisi kadar ‘mutsuz’ olması da!
SANKİ ALIŞVERİŞ İÇİN YAŞIYORUZ
Bi de tabi, herkes gider Mersin’e, biz… Şu anda ülkede tam bir AVM patlaması yaşanıyor. Buluşmalar, sosyalleşmeler, hafta sonu aile gezmeleri, her tür eğlence hep alışveriş ve merkezleri etrafında dolanıyor. İndirim dükkânlarının kapısındaki kuyruk ve izdihamlar da cabası.
Geçen gün haberlerde, yastıkların 1 TL’ye satıldığı bir indirim dükkânında birbirini ezen kalabalığın arasından bir ev kadını, bağırarak kameralara anlatıyor:”Ben altı tane kapabildim, iki oğlum var, onlar da ikişer tane aldı, keşke 10 tane daha taşıyabilseydik! Muhtemelen dört kişi olan bu ailenin 20 adet yastıkla ne yapacağı ise meçhul! Türkler artık mümkün olduğu kadar çok malı,mümkün olduğu kadar çabuk alıp, evlerine götürmek için yaşıyor! Alışverişe niyeti olmayan bile vitrin bakıp hayal kuruyor.
Hayat amaçlarımız genelde “Bazı ürünleri edinmek,” üzerine kurulu. 70’li yıllarda bir siyah beyaz televizyon, bir adet buzdolabı, merdaneli çamaşır makinesi ve salonda üzeri tığ işi örtülü sabit hat telefonu olan her aile kendini son derece zengin ve konforlu hissederdi. Sonra işler yavaş yavaş değişti. Artık cep telefonu bu yılın modeli olmayan vatandaşın devlete isyan edesi var. Almaya doyup ‘hayatı sadeleştirme’ aşamasına ne zaman geliriz, o meçhul.
(Gülse BİRSEL)
Tüm dostlarıma hayırlı,huzurlu,bereketli cumalar dilerim.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...