Henüz çok küçüktüm,köle isaura adlı diziyi annemler seyrettiği için merak eder,her hafta seyredeceğim der,ama uykuma yenik düşer bir türlü seyredemezdim.İyi ki seyretmemişim diyorum şimdilerde.Bir çoğunun adını bilmem ama Yaban gülü,yalan rüzgarı gibi dizileri hatırlıyorum.O zamanlar pembe dizi denirdi. Aslında hepsi kapkara idi…
Zamanla çok şey değişti.Artık memleketimin zeki(!)senaristleri brezilya dizilerine taş çıkartan senaryolar yazıyorlar.Çoğumuzun okuduğu sadece ikiyüz üçyüz sayfalık olan romanlardan iki yıl boyunca devam eden diziler çekebiliyorlar.Hemen her yeniliğe açık olan biz,büyük bir iştahla bu dizileri seyrediyoruz.
Peki haftada en az iki üç dizi seyreden bizler,bu dizilerin hayatımızda ne türlü değişiklikler yaptığını hiç düşündük mü?Yada bu dizilerin bize ve toplumumuza neler dayattığını?
Bakın vazgeçemediğimiz,beğenerek seyrettiğimiz diziler bize neyi anlatır,neleri dayatır;
Göz alıcı ve debdebeli yaşamlarla ,bizim yaşantımızın basit ve sıradanlığını anlatır,lüks ve erişilmesi zor yaşam biçimlerini dayatır…
Her gün,her vakit değişen kıyafetleriyle,bizim giyim tarzımızın gülünçlüğünü,sık sık aynı kıyafeti giymenin ayıplığını anlatır,aksesuarından çorabına kadar en marka ve en pahalı kıyafetleri bize dayatır….
Alabildiğine şuh,neredeyse vücutlarının çoğunu açıkta bırakan kıyafetleriyle;giysilerimizin,köylü vari ve utanılacak giysiler olduğunu anlatır,bize sözüm ona en modern(!),en çağdaş(!) en dekolteli kıyafetleri ,yani çıplaklığı dayatır….
Sınır bilmez,kural tanımaz tavırlarıyla;sakin,mutedil bir hayatın sıkıcılığını anlatır,dünyada rahatsız olduğumuz,sevmediğimiz ne varsa çekinmeden müdahele edebilecek,tek başına her şeye karşı koyabilecek fütursuz tavırları dayatır….
Kusursuz(!) fizikleri ve sahte güzellikleriyle;ne kadar çirkin ve beğenilmez olduğumuzu anlatır,gereksiz estetik ameliyatlarını,her yaşta ve durumda incecik olmamız gerektiğini dayatır….
Sık sık değişen aşk hayatları ile;bir çiçekle bahar gelmeyeceğini(!),evliliğin de aşkı bitirdiğini anlatır ve boşanmanın hiç de zor olmadığını, bunun düşünmeden yapılabileceğini dayatır…
Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunun 2003 yılında yaptığı araştırmaya göre, son 10 yılda boşanmada artış oranı yüzde 80,7. Geçen altı yıl sonunda bu rakamın daha da arttığı bir gerçek.
Toplumumuzun en önemli dayanaklarının başında yer alan aile kurumu,önü alınamaz bir hızla darbe alıyor.Çok masum görünen,sadece bir dizi deyip geçtiğimiz bu kirli senaryolar,hayatımızın her alanına sinsice müdahele ediyor.Bu dizilerin senaryo olduğunu bildiğimiz halde,dizilerle ağlıyor dizilerle gülüyoruz. Çünkü beyin yalan bilmez,gördüğü herşeyi gerçek gibi kabul edermiş.Öylesine seyrettiğimiz bu diziler önceleri “Aaaa olur mu öyle şey?”dediklerimizi,sonraları;”Olabilir neden olmasın”söylemlerine dönüştürüyor.Markette dinlediğimiz bir müzik bile alışveriş oranımızı artırabiliyorsa,bu dizilerin hayatımızda yaptığı tahribatlar kaçınılmaz.
Küçük yaştaki çocukların bile çıkmaktan,flörtten bahsediyor olması,yine bu çocuklar arasında yaşanan şaşkınlık veren utanç tabloları,sıkça yapılan DNA testleri,babası baba olmayan,anneside zaten hiç anne olamamış zavallı çocuklar,çarpık ilişkiler,intiharlar vs. çöküntünün ne boyutlarda olduğunun açık bir kanıtı.
Bundan çok değil 8-10 yıl evvel ped reklamları çıkınca nasıl kanal değiştireceğimizi şaşıran utancımızdan yüzü kızaran bizler;şimdilerde dallas dizisine rahmet okutacak kadar sapık dizileri ailecek çekinmeden izliyebiliyoruz.Önceleri etek boyu biraz kısa olan birini gördü mü,şaşırarak bakan insanımız artık pavyon kıyafetlerini aratmayan garip bez parçalarıyla rahatça dışarıda dolaşabiliyor.
Dizilerle yatıp,dizilerle kalkıyoruz.Dizilerle bir hizaya diziliyoruz.Dizilerin bize sunduğu hayatları yaşamaya çalışıyor,kendimizi dizilerin kalıplarına sokuyoruz.Oradaki güzel ve yakışıklı oyuncular gibi eşler istiyoruz.Küçük şeylerle mutlu olmak artık çok uzak,iç güzelliği,gönül zenginliği koca bir yalan.Narsist,egoist,ukala,aymaz ve utanmaz bir tarzı benimsedik.Başkasının nasıl ve niceliği umurumuzda bile değil….
Hepimiz bilelim ki;bu gidişin sonu hayır değil.Bizleri uyutan,hissizleştiren,bilinçsizleştiren öyle bir güruh var ki;onlar asla uyumuyor ve çok bilinçli hareket ediyorlar.Sahip olduğumuz bütün değerler elimizden teker teker gidiyor.Bizler sel suyuna kapılmış kuru kütükler gibi kendimizi akıntıya bırakırsak korkarım ki bir daha geri dönüşümüz olmayacak.
“O hanginizin daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır…”(Mülk suresi 2.ayet)Buyuran Rabbimize tertemiz ve dosdoğru yaşanmış hayatlar sunmalıyız.İzzetli yaşamak da,zelil olmakta bizim elimizde.Allah bizleri doğru yolundan ayırmasın.(amin)
Cahide Sultan
BİSMİLLAHİRRAHMANNİRAHİM CAHİDE ABLACIM İNSAN OĞLU BÖYLEDİR İŞTE HİÇ DÜŞÜNMEZ GÜNAHI SEVABI NEDEN ÇÜNKÜ GÖZLERİ KÖR OLMUŞ ÇOK ZOR BİRŞEYBE CAHİDE ABLACIM ALLAH O KİŞİYE AKIL VERMEDİKÇE HİÇ BİŞEY GÜZEL YÜRÜMEZ BAK BİZDE ELLHAMDULİLLAH MÜSLÜMANIZ AMA BAZEN SABAH NAMAZINA UYKUYA DALIYORSUN VEDE BİR BAKMIŞSIN SABAH GİTMİŞ GÜNEŞ DOĞMUŞ YANİ DEMEK İSTEDİĞİM ŞEY BU SAATİ KURMAZ İSEN NAMAZ GİDER VEDE GÜNEŞ DOĞAR SENDE BUNU KAZASINI KILMAN GEREK YANİ HERŞEY ERKEN YAT ERKEN KALK ESSELAMALEYKUM KENDİNE İYİ BAK BİR BAŞKA KONUDA GÖRÜŞMEK ÜMİDİYLE KENDİNE İYİ BAK